Ülkede gergin bir seçim dönemi yaşandı. İktidar partisinin seçim sonuçlarından hoşnut kalmamasıyla seçim gecesinden başlayan çekişme Mayıs ortalarına kadar taşındı. Ve sonunda iktidarın en çok istediği İstanbul Belediyesi için seçim yenileme kararı çıktı. Bu çekişme sırasında sanat alanı da baskı ve saldırılardan yakasını kurtaramadı. İşte Nisan 2019’da sanat alanın başına gelenler:
• Ülkemizin önde gelen heykeltıraşlarından Kemal Tufan tarafından yapılan Nazım Hikmet Ran heykeli saldırıya uğrayarak tahrip edildi. Silivri Piri Mehmet Paşa Mahallesinin sahil kesimindeki heykelin ön bölümünde yer alan korkuluk demirleri, kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce koparılarak götürüldü. Heykel, 2013 yılında buraya konulmuştu.
• Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde belediye başkanı seçilen AKP’li İbrahim Yılmazcan, daha mazbatasını almadan “Benden habersiz iş yapamazsınız” diyerek bir tiyatro oyununu yasakladı. Salon sorunu çözümlenmeyince, Pazarcık ilçesindeki Frida Cafe’nin bir bölümünü sahne haline getiren Tarsus Şehir Tiyatrosu oyuncuları, “Duvar” adlı oyunu bu koşullarda sahneledi.
• Sanatçı Ferhat Tunç’un “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla yargılandığı davanın duruşması Büyükçekmece 4’üncü Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Yurt dışında olan Tunç’un katılmadığı duruşmada avukatı Damla Koç hazır bulundu. Mahkeme, Tunç’un ifadesinin alınması için hakkında yakalama kararı çıkarılmasına karar verdi. Sosyal medya paylaşımları nedeniyle “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla yargılanan sanatçı Ferhat Tunç, bir yıl 11 ay 12 gün hapis cezasına çarptırılmıştı.
• Selen Soyder ile Can Yaman, iki yıl önce rol aldıkları dizinin setinde tartışma yaşamış, Yaman’ın rol arkadaşına çay bardağı fırlattığı iddiasıyla ikili mahkemelik olmuştu. Can Yaman, hakaret suçundan 87 gün adli para cezasına çarptırıldı. Mahkeme, ünlü oyuncunun günlük kazancını ortalama 90 TL olarak belirledi. Karara göre; Yaman, cezası karşılığında toplam 7 bin 830 lira ödeyecek.
• Eskişehir’de, sözlerini yazıp bestelediği rap şarkısında polise hakaret ettiği iddiasıyla yargılanan Volkan Ayvazoğlu’na 6 ay hapis cezası verildi. Sanığın, Adalet Bakanlığı’nın izniyle yapılan soruşturma kapsamında dava dosyasına eklenen söz konusu şarkının sözlerinde polisi hedef aldığı kaydedilen iddianamede, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçunu da işlediği belirtildi. “Emniyet teşkilatını alenen aşağılama” suçundan sanığı 6 ay hapisle cezalandıran mahkeme, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi.
• Türkiye’de yayınlanan dizilerin süreleri uzun zamandır tartışılıyor. En son iki sene önce senarist dernekleri “Yerli Dizi Yersiz Uzun” sloganıyla bir kampanya başlatmış ve senaristlerin 60 dakikadan uzun süren diziler yazmak istemediğini vurgulamıştı. Bu kampanyayla birlikte dizi oyuncuları ve senaristler yürüyüş yapmış, imzalar toplanıp yasa çıkarılması istenmişti fakat iki saatten uzun süren diziler hâlâ televizyon ekranlarında yayımlanmaya devam ediyor. “Avrupa Yakası”nda Burhan Altıntop, “Bir Demet Tiyatro”da Zabıta İrfan, “Muhteşem Yüzyıl” dizisinde ise Gül Ağa karakterlerini canlandıran oyuncu Engin Günaydın, her fırsatta dizilerin çalışma şartlarından dert yanan sanatçılardan. Günaydın, son olarak “Dizilerde çalışma şartları çok ağırlaştı. Bu yüzden televizyonda olmak istemiyorum, tiyatro yapmak istiyorum” dedi. Başarılı oyuncu Bergüzar Korel de önceki gün dizi setlerine dönmeyerek tiyatroya ağırlık vereceğini açıkladı. Erdal Beşikçioğlu da bundan sonra televizyon dizilerinde oynamayacağını ifade etmişti. Senaryo ve Diyalog Yazarı Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SenaristBir) Başkanı İlker Barış, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Yaptığımız eyleme herkes destek olmuştu ama değişmiyor. Biz oynamıyoruz desek de muhakkak oynayacak birilerini buluyorlar. Yazmıyoruz desek de yazacak birilerini buluyorlar. Yurt dışına satarken de dizileri bölerek satıyorlar. Dizileri İnternet koyduklarında da uzun diziler fazla tıklanmıyor. O yüzden yavaş yavaş sırf para sebebiyle kısaltacaklar gibi gözüküyor. Yapımcıların, reklam verenlerin ve kanalların kendilerine çeki düzen vermeleri gerekiyor. Biz her hafta bir film uzunluğunda senaryo yazıyoruz. Tür olarak da melodramdan başka bir şey yazamaz olduk. Televizyonun gelirleri de düştü, yapımcılar dizi çekecek para bulamadıklarını söylüyorlar.”
• Konya’da yapımı süren Ilgın Termik Santrali için yöredeki üç höyüğün kömür havzası yapılmasına Konya 2. İdare Mahkemesinden izin çıkmadı. Adatepe, Hareme ve Sarayada Tepe höyüklerinin birinci derece arkeolojik sit alanı ilan edilmesine rağmen yörede faaliyette bulunan Ilgın Termik Santrali’ne kömür elde etmek için bu höyüklerin koruma derecesi üçüncü dereceye düşürülmüş, Ekoloji Kolektifi ise bu höyüklerin birinci derece arkeolojik sit kararının iptal edilerek üçüncü dereceye düşürülmesine karşı dava açmıştı. Kültür Bakanlığına karşı açılan davaya termik santral da Bakanlığın yanında müdahil olarak katıldı. Termik santral şirketİ, santralin 1980 yılından beri kamu yararı gözetilerek işletildiğini, projenin iptali durumunda kazı faaliyeti yapamayacakları için kömür çıkaramayacaklarını ve projenin sekteye uğrayacağını iddia etti. Bölgede 4 Nisan 2018 tarihinde yapılan bilirkişi keşfi sonucunda hazırlanan raporda, “Höyük üzerinde yoğun bir biçimde Geç Demir Çağı, Helenistik, Roma Çağı’na ait seramik ve çakmak taşı aletler görüldüğü, bölgede günümüzden 900 bin yıla tarihlenen Dursunlu gibi Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden birisinin de bulunduğu göz önüne alındığında, bu höyüğün tek başına değerlendirilmemesi ve havzadaki diğer eski yerleşim yerleri de dikkate alınarak, bölgedeki kronolojik bütünlüğün bozulmaması için kesinlikle korunması gerektiği” yönünde görüş belirtildi. Ekoloji Kolektifi Derneğinden davanın avukatı Fevzi Özlüer, mahkeme kararına dair şu yorumu yaptı: “Geçmişi tarih öncesi çağlara dayanan bu alanda yapılan bilirkişi analizi, bölgenin sıra dışı bir kültür mirasına sahip olduğunu gösterdi. Bu alana termik santral inşa edilmesi bir yana, ivedilikle kazı çalışmalarına başlanarak bölgenin kronolojisinin ortaya çıkarılmasına çaba harcanmalıdır. Konya mahkemesinin arkeolojik mirasına sahip çıkması çok sevindirici.”
• Netflix’te yayınlanan Atiye dizisi setinde çalışan Hasan Karatay sette geçirdiği kaza sonucu yaşamını yitirdi. Sinema Televizyon Sendikası, set işçisi Hasan Karatay’ın güvencesiz çalıştırıldığını, alınmayan iş güvenliği önlemleri sonucu yaşanan iş kazasında yaşamını yitirdiğini ifade etti. Sinema Televizyon Sendikası tarafından yapılan açıklamada, “Hasan Karatay’ın sette ambulans ve iş güvenliği uzmanı olmaksızın sigortasız çalıştırıldığına dair bilgiler tarafımıza ulaşmıştır. İş cinayetleri kader değildir. ‘Tehlikeli’ sınıfta yer alan sette, yeterli iş güvenliği önleminin alınmadığı ve yapım şirketinin kusurlu olduğu açıktır. Setlerde ölmek istemiyoruz! Yanan bu acı olayı yakından takip edeceğimizi kamuoyuna duyururuz” denildi.
• Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) Vizyon dergisinde yeni çıkan albümler arasında Kürt sanatçıların albümlerine yer vermemesi tepkilere neden oldu. Sanatçı Diljen Ronî sosyal medya hesabı üzerinden MESAM’ın bu tutumunu eleştirerek ” Sevgili @MESAM_KURUMSAL yönetim kurulu, Vizyon Dergisinin son sayısında, yeni çıkan albümlere yer vermişsiniz. Ben sizin asil üyenizim, benim gibi kürtçe müzik yapan birçok kürt müzisyenin yeni albümleri var ve hiçbirine yer vermemişsiniz. Görmezden gelmenizin nedeni nedir?” diye sordu.
• Ünlü ressamların eserlerinin çerçevelerini çaycıya boyattığı ortaya çıkan eski Ankara Resim ve Heykel Müzesi Müdürü Ömer Gündoğdu’ya bin 996 lira para cezası verildi. Gündoğdu, müzenin çay ocağında görevli olan Erol Öztürk’e restoratör olmamasına karşın müzede bulunan 25 tablonun çerçevelerini boyattırmıştı. Bunun üzerine 7 milyon 239 bin 500 lira kamu zararı oluştuğu gerekçesiyle açılan davada Ankara 8’inci Asliye Hukuk Mahkemesi bedelin Gündoğdu’dan tahsilini talep etmişti. Bilirkişi raporu, müdahale sonucu Diyarbakırlı Tahsin’in ‘Sultan Ahmet Çeşmesi’, ‘Tophane’de Cumhuriyet Vapuru’ eserlerinde yüzde 10, Mahmut Celayir’in ‘Müdahale’, Şevket Dağ’ın ‘Valide Han’, Bahriyeli İsmail Hakkı’nın ‘Denizde Fırtına’ eserlerinde yüzde 5 ve Fausto Zonaro’nun ‘Genç Kız Portresi’ adlı eserinde yüzde 10 oranında değer kaybı oluştuğu tespit etmişti. Mahkeme, Gündoğdu’yu restorasyon kurallarına aykırı biçimde çerçeveleri uzman olmayan müze çalışanına boyattığı gerekçesiyle kusurlu bularak, zararın bin 996 liraya restore edilebileceğini, bu bedelin de Gündoğdu’dan alınacağına hükmetti.
• Datça’da sanat akademisinde sergilenen tanrıça heykellerine düzenlenen saldırıda 200 mermer heykelden ikisi tamamen, ikisi ise kısmen parçalandı. Muğla’nın Datça ilçesinde faaliyet gösteren Uluslararası Knidos Kültür ve Sanat Akademisi’nde (UKKSA) 9 yıldır oluşturulan ortak çalışma gruplarında yerli-yabancı heykeltıraşlar, hayallerindeki tanrıça figürlerini mermerde şekillendirdi. Yapılan heykellerden 200’ü, UKKSA’nın bahçesinde oluşturulan açık hava müzesinde sergilenip satışa çıkarıldı. Heykellere, gece kimliği belirsiz kişi ya da kişiler saldırıda bulundu. İhbar üzerine akademiye gelen jandarma ekipleri inceleme yaptı. Saldırıyı kim ya da kimlerinin yaptığının belirlenmesi ve yakalanması için çalışma başlatıldı. Olayla ilgili başlatılan soruşturmanın sürdürüldüğü belirtildi. UKKSA Yönetim Kurulu Başkanı Nevzat Metin, olayın kaygı verici olduğunu belirterek, “Gerçekten çok şaşkınız. Böyle bir saldırıyı kim ya da kimler yapar bilemiyorum. Bu olayı münferit bir saldırı olarak görmek istiyoruz. Umarım, bir daha tekrarlanmaz. Meydana gelen zararın 40- 50 bin TL civarında olduğunu söyleyebilirim. En kısa sürede, akademinin çevresine güvenlik kameraları yerleştireceğiz. Açık hava müzemizde halen yerli ve yabancı sanatçılara ait 200’e yakın mermer heykel sergileniyor. Gelip gezenlerden ücret dahi talep etmiyoruz” diye konuştu. Saldırıyı duyup, olay yerine gelen Yazar ve Araştırmacı Ali Tiyar Gök (74) ise olayın üzüntü verici olduğunu, UKKSA’nın, Türkiye’de ilki gerçekleştirdiğini vurgulayarak, “Binlerce yıllık tarihi bir geçmişe sahip olan bu topraklarda, sanatın yeniden yeşermesini sağlayan akademiye karşı yapılan bu çirkin saldırı hepimizi üzdü. UKKSA, her yıl tüm dünyadan gelen onlarca sanatçıya ev sahipliği yapıyor. Resim, heykel, seramik çalışmaları yapılıyor. Konserler düzenleniyor, sergiler açılıyor. Binlerce sanatsever her yıl buraya akın ediyor. Yaşananlar çok üzücü” dedi.
• Adana’nın Sümer Mahallesinde üniversite öğrencileri ile kültürel ve sanatsal etkinlikler gerçekleştiren Serüven Kültür, son günlerde faaliyetlerine katılan ya da gönüllü olarak çalışan öğrencilerin kendisini telefonda polis olarak tanıtan kişilerce aranarak faaliyetlerinin karalanması ile ilgili kültür evinde basın açıklaması yaptı. Serüven Kültür adına basın açıklamasını okuyan Özlem Avcı, tamamen ücretsiz ve gençlerin yaşamın yüzeyselliğine hapsolmaması için alternatif sanat üretiminde bulunduklarını belirterek “Açık ve yasal bir şekilde gerçekleştirdiğimiz atölye ve etkinliklerin terör faaliyetiyle ne gibi ilgisi bulunmaktadır? Terörün ne olduğu yasalarda açıkça tanımlanmıştır. Serüven üye ve gönüllülerinin hiçbir dayanak ve kanıt olmadan bu şekilde illegalize edilmeye çalışılması açıkça ‘halkı kin ve düşmanlığa teşvik’ suçu değil midir?” diye konuştu. Emniyet güçlerinin yasalara göre özel hayatın gizliliğini korumakla yükümlü olduğunu dile getiren Avcı, “Emniyet güçlerinin yasaları çiğneyerek üye ve dostlarımızın telefon numaralarını nereden ve nasıl bulmaktadır? Bu açıkça suç değil midir? Yalnızca özel hayatın gizliliği de değil mesele. Bu aynı zamanda yasalarda açıkça belirtilen ‘görevi kötüye kullanma’ suçu kapsamına da girmektedir” diye konuştu. Edebiyattan sinemaya, müzikten dansa, tiyatrodan felsefeye, işaret dilinden kil işlerine kadar çok sayıda atölye gerçekleştirdiklerini ve bu faaliyetlerin parasız bir şekilde herkesin erişimine açık olmasının dünya görüşleri ile ilgili olduğunu söyleyen Avcı, bu uygulamaların kendilerini yıldırmayacağını belirterek, “Bizler her zaman kültür ve sanat faaliyetlerinin metalaşmalarının karşısında durduk ve durmaya devam edeceğiz. Flütün sesinden, boyanın renginden rahatsız olanlara inat burada olacağız” dedi.
• Altı ay önce ressam-akademisyen Avni Yamaner’le ortak bir sergi açmak üzere başvuruda bulunan Ayfer Demircioğlu, Bursa Büyükşehir Belediyesi Tayyare Kültür Merkezi ile iletişime geçti. Serginin açılması için gerekli belgeleri topladı ve talep edilen ücreti yatırdı. 15 Nisan Pazartesi günü akşam saatlerinde serginin açılışı yoğun katılımla gerçekleşti. Bursalılar tarafından beğenilen sergiyi açılıştan bir gün sonra ziyaret eden ve ismi öğrenilemeyen bir vatandaş, sergide bulunan bazı eserleri sert sözlerle eleştirdi. Şahıs, resimleri müstehcen bulduğunu, eserlerin çıplaklık barındırdığını söyleyip ressam Demircioğlu’yla münakaşaya girdi. Demircioğlu’nun sakinleştirme çabalarına karşın erkek şahıs, “Bursa Devlet Güzel Sanatlar Galerisinde yaklaşık iki ay önce kaldırılan iki heykeli ben kaldırttım. Bu resmi de kaldırtacağım. Çıplak kadınların sergilenmesine ‘sanat’ diyorsunuz peki çarşaflı kadınlar neden yok? Sizi şikayet edeceğim” diye bağırdı. Bu sırada ressam Ayfer Demircioğlu, “Beyefendi bizim resimlerimizi sanatsal çerçevede eleştirebilirsiniz. Sizin çıplaklık barındırdığını iddia ettiğiniz resimlerde çıplaklık yok. Bunlar figüratif eserler ve çıplaklık içermiyor. Siz de, çarşaflı kadınlardan oluşan bir resim sergisi yapma özgürlüğüne sahipsiniz. Bu sergiyi açınız biz de gelip sizin eserlerinizi değerlendirelim, sanatsal içerikli yorumlarımızı ortaya koyalım, eleştirelim” diye karşılık verdi. Öfkeli tavırlarıyla dikkat çeken şahıs Demircioğlu sözlerini tamamlamadan “Bu resmi kaldırtacağım” deyip sergiden ayrıldı ve bir gün sonra sergi kapatıldı. Uluslararası başarıları olan Demircioğlu, şu ifadeleri kullandı: “Normalde şikayet içerikli taleplerin incelenmesi 10 gün sürer. Bize yönelik şikayet 18 saatte işleme kondu. Şikâyeti inceleme gereği bile duymadılar. Bir gün sonra Tayyare Kültür Merkezinden arandım. ‘Yukarıdan gelen direktif’ doğrultusunda sergideki nü resimlerin müstehcen bulunduğu ve ilgili resimlerin toplatılması gerektiği söylendi. Ancak sanata sansürü asla kabul etmeyeceğimi kesin bir dille ifade ettim. ‘Ne derseniz deyin bu sergi toplanacak’ cevabıyla karşılaştım”.
• 31 Mart’taki yerel seçimlerde AKP’den Kayseri Belediye Başkanı olarak seçilen Memduh Büyükkılıç, Aziz Nesin’in aynı adlı eserinden uyarlanan ve Cumhuriyet Sahnesi tarafından sahnelenen “Aziz-name” adlı oyunun salon tahsisini iptal etti. Oyuncular tarafından yapılan açıklama şöyle: “31 Mart yerel seçimlerimde Kayseri’ye hizmet etmek üzere seçilen Büyük Şehir Belediye Başkanı Sayın Dr. Memduh Büyükkılıç’a hayırlı olmasını diler, görevinde başarılar dileriz. Keşke ilk icraatı 27 Nisan Cumartesi günü Kadir Has Kültür Merkezinde oynayacağımız ‘Aziz-name’ oyunumuzun salon tahsisinin iptal etmek olmasaydı. Tüm Kayserili tiyatro-sevenlerden özür dileriz”.
• Film ve dizilere oyuncu ve figüran tedarik eden, menajerlik yapan “cast ajansı” sahibi Esra Zülfi, bir film için “siyasi sicili temiz” oyuncu aradıklarını duyurdu. Çeşitli cast ajanslarına mail yollayarak büyük bir projeye oyuncu aradıklarını belirten Esra Zülfi, “Oyuncuların kesinlikle herhangi bir siyasi olaya karışmamış olması gerektiğini” önemle vurguladı. Gelen tepkiler üzerine kendini savunan Zülfi, safiyane bir biçimde, “proje”nin “devlet destekli” olduğunu belirterek, açık açık muhalif kimliğe sahip oyunculara ekmek olmadığını itiraf etmiş oldu. İlk defa bu kadar açık belgelenen “oyuncu seçim süreci”, ünlü simaların neden Saray kapısında sıraya girdiğini de açıklıyor!
• Zonguldak’ta Valilik önünde bulunan kavşağa önceki belediye başkanı tarafından yaptırılan ‘Barış ve Özgürlük Heykeli’, AKP’li yeni belediye başkanı Ömer Selim Alan’ın talimatıyla kaldırıldı. Heykelin kaldırılma nedeni ise, bulunduğu cadde olan Gazipaşa Caddesi’nde “trafiği rahatlatmak” olarak gösterilse de Zonguldaklılar bunu inandırıcı olmaktan uzak buluyor. Heykelin asıl yerinden kaldırılmasının ardından sahilde bir noktaya konulabileceği belirtiliyor. Dünyanın üzerinde kanat çırpan iki güvercini temsil eden Barış ve Özgürlük Heykeli, 2015 yılında CHP’li belediye tarafından dikilmişti.
• Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Şehir tiyatrosunda 30 yıldır Oyunculuk, Yönetmenlik, Drama eğitmenliği, Genel Sanat Yönetmenliği, Tiyatro ve Sinema Şube Müdürlüğü yapan ödüllü oyuncu Handan Ekici, belediyenin yeni yönetimi tarafından Yol Bakım ve Altyapı Koordinasyon Daire Başkanlığı emrine verildi. Uygulama sanat çevrelerinde tepkilere neden oldu.
• Tutuklu bulunan Grup Yorum üyesi Emel Yeşilırmak, SEGBİS uygulamasını kabul etmediği için gardiyanların saldırısına maruz bırakıldı. Grup Yorum’un tutuklu üyelerinden Emel Yeşilırmak, SEGBİS’le mahkemeye bağlanmayı reddettiği için gardiyanlar tarafından darp edildi. Yeşilırmak’ın avukatı Didem Baydar Ünsal, mahkeme heyetini HSK’ye şikâyet edeceklerini, darba karışanlar hakkında ise suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Ünsal şunları aktardı: “Avukatlarına haber vermeden, SEGBİS’le çıkarılıyor ve zorla götürülüyor ama bu zorla götürülme işkence seansına dönüşüyor. Tekme, tokat Emel’i dövüyorlar. Dönüşte burnuna yumruk atılmış ve burnu saatlerce kanamış. Muhtemelen Silivri Cezaevindeki kamera kayıtlarında vardır”. Ünsal, Yeşilırmak’ın SEGBİS’le bağlanacağı odaya götürüldükten sonrada kötü muamelenin devam ettiğini belirterek, “Mahkeme başkanının da talimatlarıyla ‘kafasını kaldırın, sorun bakalım ne diyormuş, susma hakkını mı kullanıyor’ şeklinde Emel’i savunma yapmaya zorlamışlar. Hem avukatsız olduğu hem de yüz yüze ifade vermek istediğini söylediği halde. Bu sırada da arbede yaşanmış. Kollarını ters kelepçelemişler, darp etmişler, sonrasında da ‘durmadan slogan attı, cevap vermedi’ diyerek duruşmayı kapatmışlar” dedi.
2019 yılı sanat sezonunun ilk yarısı önümüzdeki ay tamamlanıyor. Ekim ayından bu yana sanat üzerinde gerek iktidarın gerekse değişik çevrelerin baskı ve engellemeleri sürüyor. Bu ay, heykel kırıp parçalamalardan resim sansürlemeye bir dolu baskının yanı sıra uzun bir süredir can güvenliği kalmadığına işaret ettiğimiz dizi setlerinde de bir iş cinayeti ile noktalandı. Ankara Yüksel Caddesinde kamu emekçileri işlerini geri isteme kavgasında dokuz yüzüncü güne vardılar. Müzik üretmesi yasaklarla engellenen cezaevlerinde şiddete maruz kalan Grup Yorum üyeleri ise baskılara karşı direnme çağrısı yapıyorlar. Avcılar’da sokak müzisyenlerine yapılan engelleme ve Beyoğlu’nda Muammer Karaca Tiyatrosunu yok etme çabaları sanatçıların tepkileriyle şimdilik engellendi. Sanat Meclisi sanat alanında olup bitenin takipçisi olma tutumunu sürdürüyor.