arama

Öfke

Nevra AKDEMİR
Hayatımızı birbirimizi güçlendirecek ve egemenlerin oyunlarını boşa düşürecek şekilde örgütlemediğimiz sürece, Kürt Arap'tan nefret edecek, Türk Kürt'ten, Alman hepsinden. Ama herkes geleceğini kaybedecek.
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • Nevra Akdemir Nevra Akdemir
  • 1 Star
    Loading...

Britanya’da seçimleri muhafazakarlar kazandı. İşçi Partisi’nin kampanyasına ve Corbyn’in müthiş performansına rağmen yükselen sağcılık ve ırkçılık kendini gösterdi. 40 yaş altı nüfusun önemli bir kısmının Corbyn ismiyle İşçi Partisi’ne oy vermesi ve yaş aralıklarının yükselmesi ile muhafazakarlara verilen oy oranının artması ise çok dikkat çekici ve umut verici idi. Sırada Almanya seçimleri var. Şüphesiz ki muhafazakarların seçim kazanması göçmenlerin hayat alanlarının daralması anlamına gelebiliyor çoğu örnekte. Zira sağcı politikalar gücünü, işsizleştiği ve fakirleştiği için kayıp hisseden çoğunlukların öfkesinden alıyor ve işlevleri ise bu öfkeyi diğer yoksullara yönlendirmek üzerine kurulu. Zira bu öfke egemenlerin korkulu rüyası ve dünya üzerindeki isyanların da nedeni.

…güvencelerinin kaybolmasının korkusundan …. güvencelerden her daim mahrum kalan bir kitlenin öfkesi konumlanmış durumda.

Geçmişte çalışanların ücretlerinden ödemeye razı oldukları ve karşılığında ellerinde hissettikleri güvencelerin sosyal hakların piyasalaşması veya inayete dayalı yardımlaşma sistemlerine veyahut aile mekanizmalarına terkedilmesi, neo-liberalizm diyerek anlatılmaya çalışılan sistemin bir parçası. Gelecek güvencelerinin kaybolmasının korkusundan kaynaklanan öfkenin karşısında, asla o güvenceleri hissetmeyen, o güvencelerden her daim mahrum kalan bir kitlenin öfkesi konumlanmış durumda. Ezilenler arasında yine egemenlerin sömürü ve sigorta sistemleri aracılığı ile kurulan hiyerarşi, ırkçılık veya diğer tüm ayrımcılıkların temelinde ve onu besleyip ondan besleniyor. Tam bu sistem ile tüm gündelik hayatın “misafir işçisine” “Batılı işçi” karşısında, Hristiyan vatandaşına Yahudi veya Müslüman vatandaşa karşı “ayrıcalık” verebiliyor.

Corbyn’in oy alamadığı kitle bu ayrıcalıklarının muhafaza etme illüzyonu içindeki kitle olabileceğini düşünüyorum epeydir. Fransa’daki Sarı Yelekliler isyanında sloganlardan gözümüze çarpanlar gibi. Almanya’daki eğitim sisteminde diploma denkleştirme ve mesleki tanıma mekanizmalarındaki uluslararası standartlaştırma eğilimine gösterilen direnç gibi. Göçmenlerin kendi etnisiteye dayalı gruplaşmaları (kabaca diyaspora denilebilir) içlerinde yeni gelenler ve uzun zamandır yaşayanlar arasındaki çatışmalarında bile benzer etkiler ortaya dökülüveriyor aslında.

Yıllar önce Güney Afrika Cumhuriyeti’nde bir vesileyle bulunduğum zamanlarda beni en çok şaşırtan bu yabancı düşmanlığı olmuştu, tabi o zaman Fanon okumadığım için belki. Güney Afrika Cumhuriyeti Mandela gibi büyük bir siyasetçiyi içinden çıkarmış ve ırkçılık karşıtı oldukça sert mücadelelerden oluşan oldukça etkileyici bir tarihe sahip, Avrupa dilleri dışındaki dillerin (toplam 11) resmi dil kabul edildiği bir gökkuşağı ulusu yaratmak üzere yola çıkmış bir ülke iken, diğer Afrika ülkelerinden gelen siyahi işçilere karşı ölümle sonuçlanabilen saldırılar yapılması beni dehşete düşürmüştü. Sartre’ın (2007:27) Fanon’un Yeryüzünün Lanetlileri kitabının önsözüne yazdığı şiddet hali de günümüzü anlatma yeterliliğini hâlâ koruyor: “Bu bastırılmış öfke, patlayamadığından, durmadan dönüp durur ve bizzat ezilenleri harap eder. Bu öfkeden kurtulmak için sonunda birbirlerini katlederler; kabileler gerçek düşmana karşı koyamadıklarından birbirleriyle savaşır.”

Egemene yönlendiremediğimiz sürece birbirimize yönlendirdiğimiz öfkenin yıkıcılığı sadece içimizdeki örgütlenmeyen dayanışamayan çaresizliğimizi değil, bizden olanlara devredeceğimiz “kaderi” de belirliyor. Henüz çaresizliğimize ve alternatifsizliğimize kani olmamış gençlerin dünyayı değiştirme isteği ve eşitlik ısrarı; kadınların gündelik hayatın her alanında “varolma” mücadelesi vermesi ve eşitlik ısrarı, dünyadaki devletleşmemiş inançların ve resmen uluslaşmamış toplumların eşitlik ısrarının egemenlerin sürekli yükselttiği duvarlardan vicdanlara sızması boşuna değil. Ancak yeterli de değil. Siyaset, seçim dönemlerinde oy verme faaliyetinden ibaret değil. Kadın cinayetlerinin her biri politik, iş cinayetlerinin de. Hayatımızı birbirimizi güçlendirecek ve egemenlerin oyunlarını boşa düşürecek şekilde örgütlemediğimiz sürece, Kürt Arap’tan nefret edecek, Türk Kürt’ten, Alman hepsinden. Ama herkes geleceğini kaybedecek.