Bugün 9 Ocak, Carel Kapek’in doğum günü, bu vesileyle kendisini anmak istedim. (Karel Kapek, 9 Ocak 1890- 25 Aralık 1938)
Karel Capek, Türkiye’de son yıllarda tanınmaya başlanan bir yazar. Bir taşra doktoru ve fizikçi bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Capek, Bohemya’da dünyaya gelmenin etkisiyle olsa gerek edebiyata ve güzel sanatlara meyletmiş ama felsefe okumayı tercih etmiş; Prag, Berlin ve Paris’te felsefe okumuştur. Bunun yanında edebi eserlerinde babasının ilgi alanlarından çok etkilendiği görülür. Çok erken yaşlarda öykü ve şiir yazıp abisiyle birlikte çeşitli yayınlar yapmış, gazetelerde yazarlık yapmış. Capek’in edebiyatı gelişim süreci içinde felsefi düşünmenin bir aracı olacaktır. Hem içinde bulunduğu dönem hem de hızlı dönüşmekte olan bir dünyanın içinde politikadan uzak durmak pek mümkün değildir; Capek de duramamış ve demokratik bir devlet kurmayı hedefleyen Masaryk’i desteklemiş.
Bilimin ve teknolojinin kullanımına dair kuşkuların artması o dönemde gayet normaldir.
Tarih boyunca toplumlar için “söz”ün bir çekiciliği olduğu gibi, Çek toplumunda sözü etkili kullanan Capek dikkat çekmiş ve gazetelerde tefrika edilen öyküleri, şiirleri ilgiyle izlenmeye başlamış. Bu erken ünün onu cesaretlendirmesi üzerine 1921’den itibaren tiyatro oyunları yazmaya başlamış. İlk yazdığı Böcek Oyunu (1921) toplumsal eleştiri içeren bir komedi; alegorik olan bu eserde insandaki olumsuz yönler böcekler tarafından canlandırılmış. Kuşkusuz Kafka’nın Dönüşüm (1912) adlı eserindeki Gregor Samsa’nın bir sabah kendini böcek olarak bulmasıyla benzerlik taşıdığı söylenebilir. Bilimin ve teknolojinin kullanımına dair kuşkuların artması o dönemde gayet normaldir çünkü Dünya Savaşı’nda o zamana kadar görülmedik bir ölüm sayısı ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla böyle bir yıkıma karşı ilk tepkilerin ahlaki savunmaya geçişle yanıt aranması, hümaniter duyguları yüksek olan Capek gibi bir yazarı da bu ahlaki kalkış noktasından hareket ettirir. Makropulos Olayı (1922) adlı hicvinde, bir icat sayesinde 300 yıl gençliği garantileyen Elina’nın hayatı anlamsızlaşır ve o da ölümü seçer çünkü yaşamın anlamı uzunluğunda değil, eşsizliğindedir. Gerek bilimkurgu gerekse ütopik yapıtlarında bu tema hep karşımıza çıkar. Capek insan toplumunun sosyal dönüşümü üzerine odaklanmıştır, bu ilgiyle bilimkurgu ve uzay öykülerinde bile hicvi yönünü kaybetmez; faşizmi, savaşı, şiddeti, kapitalist şirketlerin yıkıcılığını teşhir etmekle ilgilidir hep.
Onun asıl önemi ise günümüzde kullandığımız “robot” kelimesinin ilk kullanıldığı eseri R.U.R. Rossum’un Evrensel Robotları[1] (1921) adlı oyunudur. Robot kelimesi Çekçede “zorla çalıştırma” anlamına gelir. Bu oyunda insanlar tarafından üretilen Robotlar, sadece çalıştırılır. Üretim maliyetini düşürmek için robotlar öylesine çoğaltılır ki zamanla, insanların kendilerini kullanma ve yönetmeleri yerine Robotların egemenliğini sağlamak amacıyla insanları yok edeceklerdir. Böylelikle aslında kendilerinin yok olmasına neden olmuşlardır. Yine de insanlık için son bir umut da kalmıştır. Yazıldığı yıllar dikkate alındığında, insanlığın teknolojiyi kullanma yöneliminin getireceği tehditleri gündeme alması bakımından ilginç ve öncü bir eserdir. Gelecekte bilimin kötüye kullanılabileceğine dair öngörüler ortaya koyan Akıllı Robotları[2] söz konusu kötüye kullanmanın, kapitalist üretimcilikle ilişkisine dikkat çekmesi önemlidir. Kapek’in bu oyunu Latin alfabesine geçilmeden önce 1927’de Kenan Hulusi Koray tarafından Alemşümul Sun’i Adamlar Fabrikası adıyla tercüme edilmiş ancak ne acık ki yeni yazıya aktarılıp bir daha basılmamış. Eserin yeni çevirisi ancak 2013’te yayınlanabilmiş.[3]
Semenderler ucuz iş gücü olarak insanların ilgisini çekmekle birlikte öylesine aptal yaratıklar değildir.
Capek, Nazilerin yükseliş dönemini de gördü ama İkinci Dünya Savaşı’nı göremedi ama Almanların nasıl bir tehlike olduğunu çok önceden sezmiştir. Semenderlerle Savaş[4] (1936) romanında birey merkezli sanayi toplumunun ve ulusçuluğun ne boyutlara varacağını bir parodi olarak yorumlar. Temelde köle-efendi metaforu üzerinden geliştirdiği iktidar ve tahakkümü semenderler ile insanlar arasındaki ilişki üzerinden kuruyor. Semenderler ucuz iş gücü olarak insanların ilgisini çekmekle birlikte öylesine aptal yaratıklar değildir; insanlar gibi çalışmakta, konuşabilmekte hatta akademik eserler yazabilmektedir. Semenderler insanların dünyasına girer, onlar gibi ordulara katılır, onların ideolojileriyle şekillenirler ancak hiçbir hakları yoktur, sadece karınlarını doyurmak için çalışırlar. Farklı uluslar, kendi bünyesinde semenderler barındırsa da asıl olarak sömürülür semenderler.
1930’lu yıllarda yazılmış olsa da çok güncel bir kitabı var Beyaz Veba[5]. Aynı bölgenin yazarları Yaroslav Haşek’in Şvayk, Robert Musil’in Niteliksiz Adam’ındaki Ulrich gibi Kapek’in Dr. Galen’i de bir anti-kahramandır. Demek ki modernist edebiyatın anlatım hedefinde trajik kahramanlar var. Beyaz Veba’da tüm dünyaya yayılmış bir salgın hastalığın çaresini bulan Galen’in, tedaviyi ancak dünya barışı sağlandığında açıklayacağını duyurması söz konusu; bu ilgiyle Beyaz Veba anti-militarist bir eserdir. Kapek faşizmin yıkıcılığını, anlamsızlığını ve kapitalizmle ilişkin bir siyasal yönelim olduğunu da görmüştür. Alman çelik ve silah üreticisi Krupp’u eserde Krug şirketi temsiliyle görürüz. Henüz bir savaş çıkmamıştır ama Hitler’in ne menem bir kişi olduğu göz önündedir; bu yüzden de Kapek, hümanist bir yönelimle Nazilere karşı çıkmak gerektiği anlatmak istiyordu.
Şirketler, devletlerin politikalarını belirler durumda. Koyunlar can derdindeyken onlar mal derdinde.
Kapek açıkça felaketin gelişini görmüştür elbette ancak bizim için koronavirüs nedeniyle ortaya covid 19 ortamında insanlığın yine yeni bir felaketin arifesinde olduğu düşünülmeli. Söz konusu bir savaş olmayabilir ancak yoksulların açlıkla, işsizlikle boğuştuğu bir durumda zenginler kârlarına kâr ekliyor, hastalığa çözüm olabilecek aşıyı bile para kazanma rekabetiyle piyasaya sürüyorlar. Şirketler, devletlerin politikalarını belirler durumda. Koyunlar can derdindeyken onlar mal derdinde ama işçiler de şirketlerin ve devletlerin ürettiği ideolojik tezgahta dövülerek şekilleniyor. Şöyle diyor Beyaz Veba’da muhasebeci olarak çalışan bir baba:
“Mareşal gibi bir asker liderimizken savaşa girmemek suç olurdu. Krug’da üç vardiya çalışıyoruz –silahlar, hep silahlar. Kimseye söyleme ama piyasaya yeni bir gaz sürdük, gerçekten işe yarıyor ve Baron altı yeni fabrika açıyor. Şimdi başmuhasebeci olmanın anlamını bir daha düşün. İnan bana, vatanseverliğimden ötürü işi üstlendim ben.” (s. 53).
Şirketler daha çok silah satışı için savaşı zorunlu görür, kitleler vatanseverlik ideolojisiyle sokaklara iner, Doktor Galen, “savaşın bittiğini, artık barışa ihtiyaç olduğunu” söyleyince linç edilir kalabalıkça. Sonra da “bir hain daha eksildi” der kalabalıktan biri. İşte günümüz dünyasının bir fotoğrafı değil mi bu? Kitleler ulus devletlerin ideolojisi çerçevesinde sağcı, milliyetçi, faşist kişilerin, partilerin arkasında kuyruk olmuş vaziyette yine. Kapitalizmin insanlığın barışına dair bir vaadi yok, dünyanın yıkımına karşı bir önerisi de yok. Sadece bu durum bile kapitalizmin ne kadar iğrenç bir düzen olduğunu, insanlık açısından yıkıcı olduğunu göstermeye yetiyor.
[1] Karel Capek (2013). R.U.R. Rossum’un Evrensel Robotları, Çev: Patricia Öztürk, Ankara, Elips Yayınları.
[2] Eserin Çekçedeki adı Rusumovi Umeli Roboti, Rossum’un Akıllı Robotları anlamına gelir.
[3] Rossum’un Evrensel Robotları eserin ayrıntılı incelemesini burada en yakın zamanda yayınlayacağız.
[4] Karel Capek (2020). Semenderlerle Savaş, Çev: Muhammed Gürsoy, Eskişehir: Dorlion Yayınevi.
[5] Karel Capek (2020). Beyaz Veba, Çev: Arzu Eylem, Ankara: Nota Bene Yayınları.