arama

Kurucu Anayasa mı?

Nevra AKDEMİR
İktidar, kendinden önceki iktidarların yatırım yaptığı nefret söylemlerinden yararlanarak kendisini konsolide etmeye, ittifak zeminini genişletmeye, siyasi rakiplerine yönelik hukuku araçsallaştırmaya devam ederken; yeniden kuruluş anayasası tartışmaya herkesi davet ediyor.
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • Nevra Akdemir Nevra Akdemir
  • 1 Star
    Loading...

İçişleri Bakanı Boğaziçi öğrencilerinin ailelerini tek tek aradığını söylemiş, üç gündür kanal kanal gezerek yaptığı açıklamalardan birinde. Ailelerin tepkilerinden de hoşlanmamışa benziyor ki hem yargıç hem savcı hem muhbir hem de polisliğe soyunan Bakan, “ideolojik aileler”in kendisine, “Siz bu işe karışmayın!” dediğinden bahsediyor. Erkeklerin, haneleri içindeki kadınları kolayca öldürebildiği bir toplumda, İçişleri Bakanı demokratik hakkını kullanan gençleri babalarına şikayet etmiş…

İçişleri Bakanı, daha önce 13. Cumhurbaşkanı’nın da yaptığı gibi değerli hocamız Ayşe Buğra’nın ve Boğaziçi Üniversitesinde öğretim üyesi olarak yarım yüzyılı aşan süre görev yapmış değerli bir akademisyen olan Üstün Ergüder’i hedef göstererek kriminalize etmekten geri durmamış. Mafyatik bir dille telefonla arayıp gözdağı verecek kadar “ileri” gitmiş hatta. İpe sapa gelmez mantık hataları ve tarihsel bilgi eksiklerinin muhteşem (!) bileşimi olan bu açıklamada demiş ki: “Ben Gezi iddianamesini okudum, tüylerim ürperdi… Kavala sistemi kurmuş, eşi de Boğaziçi Üniversitesine konuşlanmış. Ben birini daha aradım. Bu işlere girmemesi lazım geldiğini söyledim. Üstün Ergüder bu işlerin göbeğindedir. Eski rektör. Hala bu işi kaşımak için yazılar yazıyor, tahrik ediyor. Hadi reddetsin de göreyim. 80 yaşında yazık. Bu ahlaksızlığın dibidir ve biz buna pirim vermedik ve vermeyeceğiz. Öyle Gezi mezi bekleyenler avuçlarını yalarlar. Bu ülkenin ekmeğiyle büyümüş. Orada oturacaklar, çocuklarımıza sırtını dönecekler. Dönenlerin çoğunluğu emekli öğretim üyeleri, ayıp bu ya… Sizden beklediğimiz bu mu? Sizin ilminizi, eğitiminizi kim engelledi? Tam tersi!”

Soylu, yine demecinde en son 8 Mart’ın yaklaştığı dönemde “PKK bir kadın örgütüdür” diyerek kadın hareketine yönelik polis şiddetini şimdiden haber veriyor. Bu söylemlerin uzandığı hattı iktidarın kadınlarında da kendini gösterdiği açık. Özlem Zengin, AKP grup başkan vekili olan bir milletvekili ve avukat. Kendisini birkaç ay önce önce TBMM Genel Kurulu’nda,”Bu ülkede AK Parti gelene kadar ‘kadın’ kelimesinin adı yoktu” sözlerinden hatırlayacaksınız. Kendisi kadınlara yönelik çıplak arama olarak bilinen işkencenin üstünü örterek, çıplak arandığını ifade eden kadınlara ahlaksızlık suçlamasında bulundu. Bilinmelidir ki işkenceye ve şiddete maruz kalanın beyanına kuşkuyla yaklaşmak şiddetin ortaya çıkmasını engeller, beyanı silikleştirdiği için şiddet uygulayanla suç ortaklığı yapmak demektir. Konunun kapatılması girişimleri, kadınlara yönelik ikinci örselenme adı verilen bir şiddet türüdür. Dahası bu ithamında dozu daha da artırarak, özellikle mütedeyyin kadınlara yönelik suçlamalarda bulundu. Hem polis hem savcı hem yargıç hem muhbir hem tetikçi olmak konusunda ne içişleri bakanı ne de tokat milletvekili yalnız.

Tahir Elçi’yi hedef gösteren Ahmet Hakan’ın tam yanında yer alıyor Nedim Şener

Suç ittifakının genişliğini gazeteci Nedim Şener’i de içeriyor elbette; zira “HDP’ye oy veren 6 milyon kişi, benim askerime kurşun yağdırıyor demektir.” ifadesi yenilir yutulur gibi değil. Üstelik, tesadüf olmasa gerek CNN Türk programında Tahir Elçi’yi hedef gösteren Ahmet Hakan’ın tam yanında yer alıyor kendisi. Nedim Şener 6 milyon insanı hedef gösterirken yalnız değil zira, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı da HDP’yi kriminalize etme konusunda yeni yeni söylemler üreten bir fabrika gibi. Çocukları hariç 6 milyon insanı, öğrencileri, İstanbul sözleşmesini savunan kadınları, Suriyelileri, hakkı gasplarına ses çıkaran işçileri, kısaca biat etmeyen herkesi terörist ilan eden bir söylem fabrikası.

İktidar, kendinden önceki iktidarların yatırım yaptığı nefret söylemlerinden yararlanarak kendisini konsolide etmeye, ittifak zeminini genişletmeye, siyasi rakiplerine yönelik hukuku araçsallaştırmaya devam ederken; yeniden kuruluş anayasası tartışmaya herkesi davet ediyor. Bu ortamda kurulacak ve kurumsallaşacak şeyin faşizm olduğuna şüphe duyan var mı? Anayasa mahkemesinin kararlarını tanımayacaklarını açıkça belirten iktidar ve yerel mahkemeleri karşısında anayasa tartışmalarından murat ettikleri, ifade özgürlüğü ve benzeri demokratik uygulamaların yürütmeyi sınırlayıcı bağlarından tamamen kurtulmaktır.