arama

Bir Mikro İktidar Okuması: Plautus’un Tecimen’i (Mercator)

Arif ARSLAN
Kadın üzerinden simgeleşen baba-oğul iktidar mücadelesi, insanlık tarihinin anahtarlarından biri olarak görülebilir. İnsanlık tarihinin dönüştürücü güçleri olarak iktidar, cinsellik ve çalışmayı görürsek Tecimen oyunu, bu üç olguyu da motif olarak taşımaktadır. Plautus kendi biyografisinden de yararlanarak bu meseleyi komedya olarak sahneye taşımış.
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • Arif ARSLAN Arif ARSLAN
  • 1 Star
    Loading...

Plautus MÖ 3. Yüzyıl Roma’sında yaşamış bir komedya yazarıdır. Roma’ya dışarıdan gelip yerleşen bir yabancı olduğu için özgür bir vatandaş da olamamıştır. Oyun yazarı olduğu kadar, kendisinin oyunculuk yaptığı da bazı kaynaklarda yazılıymış. Genellikle de geveze soytarı rollerinde oynayan, oyunculuğuyla da beğenilen biriymiş. Demek ki büsbütün bir tiyatro adamıydı; yaşamının otuz altı yılını tiyatroya vermiştir (MÖ 220-184). Oyunculukta kazandığı paralarla bir ara ticarete girmişse de iflas etmiş ve bir süre değirmende buğday boşaltma işi yapmış. Hatta üçüncü oyununu, un çuvallarının üzerinde yazdığını söylemiş. Ticarette iflas etmesinde ailesinin payı olduğu söylenir; Tecimen oyununda ailesiyle ilgili düşüncelerinin yansımasına yer verdiği de söyleniyor.[1] Ailesiyle ilgili olumsuz duygularını Pers, Stichus gibi oyununda daha görmek mümkündür.

İlk kez MÖ 220 dolaylarında oynanan Mercator adlı oyunun “Tecimen” olarak çevrilmesi, bir Nurullah Ataç işgüzarlığı. Tecir, tacir, tüccar gibi Türkçeye yerleşmiş kelimeler varken “tecimen” tercihi biraz fazla bana göre. Elimdeki Türkçe çevirinin basımı 1946. 1940’lı yıllarda Milli Eğitim Bakanlığının klasik çevirileri girişiminin Latin Klasikleri’nin 12. kitabı olarak basılmış.[2] Oyunun konusu, fark etmeden aynı kadına aşık olan baba ve oğulun bu kadın uğruna giriştiği rekabet. Antik Yunan’da Philemon’a ait oyunun asıl adı ise Emperos’muş; yani “imparator”. Bu ad bu yazının odağına aldığı iktidar meselesi açısından daha açıklayıcı olur elbette.

 

Hikayenin özeti şöyle: Varlığı yerinde olan Demipho bir babadır; aşk ve lüks düşkünü oğlunun çapkınlık işlerini duymaktan illahlah etmiştir. Oğluna bir gemi yaptırıp ticaret yapıp para kazanmasının vaktinin geldiğini söylüyor; gemiyi de borç olarak yaptırıyor. Amacı oğlunu Atina’dan uzaklaştırıp söylentilerin önüne geçmek. Oğul Charinus Rodos’a düzenlediği bir seferde, eski bir dostun ısrarıyla ona misafir oluyor. Misafirliğinde kendisine güzel bir gece geçirmesi için ikram edilen kıza tutuluyor ve onu satın alıyor. O dönemde kölelik ve bu tarz kadın hizmetçilik yaygın, hali vakti yerinde her ailenin hanımının böyle bir hizmetçisi var neredeyse. Evin hanımı, kocasının baştan çıkmasının önüne geçmek için genellikle yaşlı ve çirkin kadınları tercih ediyor. Charinus, aşık olduğu Pasicompsa adlı kızı ailesine kabul ettirmek için annesine hediye bir “hizmetçi” aldığını söylüyor. Babası Demipho, daha karısı görmeden, bu kızın çok güzel olduğunu ve annesi için uygun olmadığını söylüyor. Çünkü karısıyla bu kız sokağa çıkacak, geziye çıkacak erkekler laf atıp duracak, sarkıntılık yapacak, evinin etrafını saracaklar. Bunun önüne geçmeli, diyor. Demipho da ilk gördüğü andan itibaren Pasicompsa’ya aşık oluyor aslında. Niyeti de kızı satmış gibi gösterip gizlice bir ev kiralayıp oraya yerleştirmek. Oğlu kızın satışını istemese de babasına karşı bir şey diyemiyor.

Baba Demipho, komşusu/arkadaşı Lysimachus’tan kendisi için köle mezatından satılık kızı almasını istiyor. Satıyormuş gibi görünüp kıza ev tutup onunla yaşamayı hesap ediyor. Lysimachus mezattan kızı alıyor ancak köye giden karısı erken dönünce evde yabancı kızı görünce kendisine kuma geleceğini düşünüp ortalığı yıkıyor; Lysimachus zorda kalıyor. Oğulları Eutychus devreye girip kızın kendi arkadaşı Charinus’a ait olduğunu açıklıyor, kart ihtiyar Demipho’yu da o yaşta çapkınlık düşündüğü için azarlıyor: “Yaşını başını almışsın, artık uslanıp böyle şeylerden çekinmen gerekmez mi? Bir ayağı çukurda ihtiyarların çapkınlık etmesine ses çıkarılmazsa yurdun, devletin hali ne olur?” (s. 77) diyor.

Sevdiği kız Pasikompsa’nın nereye satıldığını bilmeyen Charinus, onun yittiğini düşünüp önce canına kıymayı düşünse de sonra uzak yerlere gitmeye karar verir. Babasının kızı kendisi için kapatmak istediğini henüz bilmemektedir; o da köle mezatından kızı arkadaşına kendisi için satın aldırma planı yaptıysa da plan işlememiş Pasikompsa’ya onu bırakmamak üzere yemin verdiyse de onu kaybetmiştir. Neyse ki arkadaşı Eutychus rastlantı sonucunda kızı bulup Charinus’un aşkı olduğunu afişe edip sevgililerin kavuşmasını sağlamış olur.

Baba-oğul arasındaki aşk rekabetine dayanan oyunun ana teması, oyunun sonunda ihtiyarları çapkınlık işlerinden men edecek bir kanunun ilanıyla son bulur. Eutychus’un ilam ettiği kanun, izleyiciye şöyle bildirilir: “Altmışını bulmuş her erkek, ister evli, ister bekar olsun, kız peşinden koşar, bu hali bizim kulağımıza gelirse, işbu kanun gereğince kendisini kovuşturacak, bir budala olduğunu herkese bildirecek, elimizden gelirse parasını pulunu, malını mülkünü de elinden alacağız. Bundan böyle hiçbir baba oğlunun, aşırı gitmemesi şartı ile, çapkınlığına ses çıkarmayacak, engel olmaya kalkmayacaktır.” (s. 80).

Oyunu paranın yarattığı güç ve gücün sınırlandırılmasının gereği açısından da okuyabiliriz. Baba Demiphio, para sahibi olarak kendini en başta oğlunun üzerinde bir kudret olarak hissettirir; onu kendisine borçlandırarak tüccarlık yapmaya zorlar. Ayrıca parası ve gücü sayesinde oğlunun sevgilisi olacak yaşta bir kızı kendisine kapatma yapmak ister, bu kızın oğlunun sevgilisi olduğunu sonradan öğrense de oğlunun gemisindeki güzel bir kızın orada bulunuşu üzerinden bazı çıkarımları çoktan yapması gerekirdi. Çapkın oğlunun güzel bir kızı durup dururken anasına hizmetçi olarak hediye etmek istemesi, o kadar olağan bir şey değil çünkü. Her ne kadar oyunun kurgusu, bu “bilmezlik” üzerinden yürüse de şunu tahmin ederiz ki baba, bu kızın oğlun sınırları içinde olduğunu bilmektedir. Baba, oğlunun sadece yatıp kalkacağı bir kadın olarak düşünüp kendisi için de ulaşılabilir hale getirmenin planını kurar, yani oğlunun “kullandığı” kızlardan bir tanesini çaktırmadan kendi kullanımına almak ister. Dolayısıyla burada daha kadim ve temel bir mesele üzerinde durmak hatta Freud’a başvurmak gerekebilir. Kadın üzerinden simgeleşen baba-oğul iktidar mücadelesi, insanlık tarihinin anahtarlarından biri olarak görülebilir. İnsanlık tarihinin dönüştürücü güçleri olarak iktidar, cinsellik ve çalışmayı görürsek[3] Tecimen oyunu, bu üç olguyu da motif olarak taşımaktadır. Plautus kendi biyografisinden de yararlanarak bu meseleyi komedya olarak sahneye taşımıştır ama örgüyü “bilmezlikler” üzerinden kurmuştur. Babayla oğul arasındaki rekabeti oyunda en iyi temsil eden sahne, Pasicompsa’ya biçtikleri açık arttırma fiyatlandırmasıdır. Charinus’un babası kadar parası olmasa da borçlanmayı göze alarak ondan daha fazla para verme iddiasını ortaya koyar ama babasının maddi gücü daha ağır basacaktır neticede.

….uzak durulması gereken on bela  öfke, düşmanlık, delilik, direnme, keder, gözyaşı, sürgün, bunalma, yalnızlık, yıkım

Baba-oğul iktidar çatışmasını, para-iktidar ilişkisi üzerinden görmek de mümkün. Para sahibi ve baba olarak iktidar olan Demiphio’dan ayrılıp kendi işini kurmaya kalkan oğul, edindiği başarıyı bir kadın alarak taçlandırmak istemiştir. Babasının, kendisini çapkınlığı nedeniyle işe sürmesi neticesinde “görüldüğü gibi ben de para kazanabiliyorum”a vardıran Charinius, karı kız peşinde koşmaktan men edilmiş de olsa para elde edince yeniden kadına dönmüştür. Kadın, erkeğin iktidar göstergesidir âdeta. Bu, sadece baba-oğul çatışması içinde bir gösterge değil, tüm toplumsal sistemde böyledir. Para sahipleri iktidarlarını, kadın sahipliğiyle taçlandırır. En başta, evlerinde hizmetçi (karavaş) kadınlar bulundurarak. İki komşunun (Demiphio ve Lysimachus) evinde de evin hanımının yardımcısı karavaş bulunmaktadır. Kazandığı ilk parayla, para sahibi olmanın göstergesi olarak annesine hediye bir karavaş almaya kalkar genç Charinus. Oyunun tamamında Charinus, babanın iktidarından pay almak isteyen oğul olduğu kadar bir aşık tipini canlandırır.

Oyun boyunca dönemin Roma yaşantısından izler bulmamız mümkün. Köy-kent farklılaşmasının izleri, kentteki sosyal yaşamın ve gösterişçiliğin boyutu da ele alınıyor. Köleliğin yaygın olarak kabul görmesi, asillik iddialarının özenle gözetilmesi meselesi, paranın hayatın temel belirleyeni olarak sahnede olması, en önemlisi de kadınların sosyal konumunun erkeklere bağımlı olması söz konusu. Eutychus ile annesinin hizmetçisi yaşlı Syra’nın konuşması, bu sosyal eşitsizliğe itirazı dillendirir:

“Doğrusu ya, acınacak hal şu kadınların hali! Zavallıları erkeklere kurban ediveriyorlar. Erkek canı istedi mi, zamparalığını ediyor, bir kapatma buluveriyor; karısı duydu mu, bir cezası yok. Ama bir kadın evinden çıktı da kocasından gizli şehre gitti mi, kocası çatır çatır boşayıveriyor. Kanunlar hep erkeklerden yana! Kadına neyse erkeğe de öyle olmalı değil mi? Bir kadın namuslu ise bir koca yetiyor ona; erkek de bir kadınla kalamıyor mu? Kötülük eden kadının  cezası ne ise çapkınlık eden erkeğin cezası da o olmalı! Her yerler kocasız kadınla dolu; hele kanunu değiştirsinler, bakalım erkekler de karısız kalmıyor mu? Daha bile çok olur.” (s. 62).

…en iyi altı arkadaşın olarak (1) yaşama, (2) dostluk, (3) yurt, (4) sevinç, (5) oyun, (6) gülme 

Oyunda gençlerin ve kadınların daha aklı başında kişiler olması, Plautus’un iktidar gücünün budalalıklara daha fazla teşne olduğunu, iktidarın tahakkümüne maruz kalanlarınsa daha itidalli olacağı kanaatindedir. Hegel’in köle-efendi diyalektiği olarak anacağımız bu karşıtlık, efendi de bir gerçeklik kaybı olarak ortaya çıkarırken kölenin gerçekliğe daha fazla nüfuz edebilme ve kudretlenebilme imkanını ortaya çıkarmaktadır. Elbette dönemin Roma’sında insanlar, başlarına gelenleri, tanrıların müdahilliğine bağlamaktadır. Elindeki gücü devreye sokarak arzularını gerçekleştirmek isteyen Demiphio, “Tanrıların insanlarla oyuncak gibi oynadığını” dile getirerek yaşının yapmaması gereken işleri yapmasını bağışlatacak bir mazeret de bulmuş oluyor. Bu mazeret, tek tanrılı dinlerde “şeytan” ya da cin kişiliğinde temsil bulacaktır. “İçine cinler kaçtığı için” yahut “şeytana uyduğu için” beklenmeyen davranışlar gösterilmiş olacaktır.

Oyun iktidar gücünü mahkum etmekle birlikte, etik öneriler de sunar. Nasıl ki Syra karakteri ağzından kadınların yasa karşısında eşitlik talebi dile geldiyse Euthychus’un ağzından da en iyi altı arkadaşın olarak (1) yaşama, (2) dostluk, (3) yurt, (4) sevinç, (5) oyun, (6) gülme olduğu söyleniyor. Yine uzak durulması gereken on bela olarak da öfke, düşmanlık, delilik, direnme, keder, gözyaşı, sürgün, bunalma, yalnızlık, yıkım sayılıyor (s. 65). Roma (oyunda Atina olarak geçiyor) dünyasının etik algısının üzerinde durmak için bu bahisler önemli. Bu ilkelerin bir bütünsel topluluk yaşamına öncelik verdiği ve oyundaki temel çatışmanın da toplumun korunmasına yönelik olduğu ortada. Oyunun sonunda ilan edilen kanun, “ihtiyarların çapkınlıklarının” yurt ve devletin geleceğini belirsizleştirmesi kaygısını dile getiriyordu. Oyun güldürü amaçlı olmanın ötesinde, ahlaki bir tavrı öne çıkarıyor; bu yüzden de sık sık seyirci ile konuşularak dördüncü duvar kırılmaktadır. Bu şekilde, sahnede bir oyun oynadıklarını, asıl maksadın da oyun dışında bir “fikir” olduğu dikkate sunulmuş olur böylece. Oyunun daha başında sahneye ilk giren Charinus ön anlatı olarak oyun hakkında bilgi verir:

“Ben bugün iki işi birden göreyim diyorum: Oyunumuzun konusu nedir, size bir yandan onu deyivereyim, bir yandan da aşk bana neler etti, onları söyleyeyim. Komedyalarda aşıklar vardır, içleri taşıverir de Gece’ye, Gün’e, Güneş’e, Ay’a dert yanmaya kalkarlar. (…) Ben size çektiklerimi anlatacağım. Bu oyunun Yunancada adı Emperos’tur, Philemon yazmış; Latincesi Titus Macchius Plautus’un. Oyunun adını da Mercator, yani Tecimen koyduk.”

Görüldüğü gibi oyun, bir mesaj kaygısıyla işlenmiş ve toplumsal alanda sürekliliği olan bir çatışmayı, iktidar çatışmasını farklı bir konumdan ele almıştır. Bu yönüyle belki daha ayrıntılı bir analize ihtiyaç vardır. Burada sanat tarihinin, toplumsal tarihin çatışmalarından uzak olmadığını görmek açısından bir örnek sunmayı amaçladım. Toplumsal tarihin neredeyse her döneminde belirleyici bir yer işgal eden iktidar ve cinsellik odağında bir oyun Tecimen. Başta da belirttiğim gibi oyunun Yunanca adı “emperos”, iktidar mantığını daha açık bir şekilde ortaya koymakta zaten.

11 Nisan 2022

[1] Plautus ve oyunları hakkında geniş bilgi için Oben Güney’in İnsanda Tiyatro Tiyatroda İnsan 1. Cilt (1983)

[2] Plautus, Tecimen (Mercator), Çeviren: Nurullah Ataç, Ankara, 1946.

[3] Willie Thompson, Michael Mann’ın izinden gittiğini belirterek iktidar, cinsellik ve çalışmayı insanlık tarihinin temel dönüştürücü güçleri olarak görür. Bkz. W.Thompson, İnsanlık Tarihinin Dönüştürücü Güçleri, Runik Kitap.