Tavır Alışımız ülkemizde var olan ekonomik, siyasi ve politik yaşamdan ve bu yaşama karşı duruşumuzdan bağımsız ele alınamaz. Yola çıkarken de temel çıkış amacımız ülkenin bu konumlanışından bağımsız değildi.

 

Yaklaşık 7-8 aylık bir dönemdir çalışmaları devam eden ve sadece bir sayısı yayınlanmış bulunan Yeni Gelen dergisinde oluşan kopuşun nedenlerini kamuoyuna ve özellikle de bizlerin şahsında bu dergiye yönelim gösteren dost arkadaşlara açıklamayı sorumluluğumuz olarak görmekteyiz.

Son bir kaç gündür tavır alışımıza ilişkin değişik şekillerde yapılan manipülasyonlar ve karalamaların, yapılan kişisel bir açıklamaya dayandırılmasının yarattığı sakıncaları da ortadan kaldırmak açısından, bu açıklamamız önem kazanmaktadır.

Öncelikle belirtmemiz gerekir ki bizler; hiç kimsenin bireysel düşünü gerçekleştirmek ve kişisel egolarını tatmin etmek için bu yola çıkmadık!

Tavır Alışımız ülkemizde var olan ekonomik, siyasi ve politik yaşamdan ve bu yaşama karşı duruşumuzdan bağımsız ele alınamaz. Yola çıkarken de temel çıkış amacımız ülkenin bu konumlanışından bağımsız değildi. Sanatın ve sanatçının doğru duruşu ve ülkemizin özellikle sağlıklı bir sanatçı duruşuna olan gereksinimden kaynaklanan çıkış “Gerçekçi Sanat anlayışının ve sanatçılarının” yadsınmasına ve yok sayılmasına karşı mücadele etmek ve bu sanatçıların kooperatif ya da benzeri bir örgütlenme çatısı altında bir araya getirerek toplumsal yaşamı dönüştürecek, güçlendirecek temel güçlerin bilinçlenmesinde ve aydınlanmasında rol almaktı.

Geçen süreç içerisinde, üzülerek belirtmek gerekir ki, bu amacı gerçekleştirmek bir yana, giderek yönetenlerin mevcut düzenine katkıda bulunan bir yapıya hızla sürüklenen bir yayın haline dönüşmeye başladı Yeni Gelen!

İşte son bir kaç günde gündeme gelen ve sözüm ona derginin sahibi olduklarını ve yayın hayatına devam edeceklerini iddia eden kişilerin olayları düşünsel ve yöntemsel boyutlardan, sürekli kişisel çekişme platformuna çekmeye çalıştıkları ve aramızdaki bir arkadaşın duygusal patlamalarını temel alarak karalamaya çalıştıkları gerçeklik aslında budur! Yeni Gelen dergisi toplumcu değerleri sömüren, ezilenlerin insanlaştırılmasına yönelik mücadele pratiğinin her an yeniden üretilmesine düşmanca yaklaşan ve burjuva adına yönetenlerin gönüllü tetikçiliğine toplumcu değerleri alet ederek yapmaya yönelen bir yayın ve etkinlik olmaya evirilmiştir.

Hepimizce bilinen bir gerçekliği burada anımsatmakta yarar görüyoruz; yalan, yanlış, yanıltma ve yönlendirme etkinlikleri ancak doğruların arkasına gizlenerek empoze edilebilir!

Şimdi isterseniz bir kaç somut olayla ülkenin aydınlık yürekli dost ve arkadaşlarımızı dergide gelişen yeni durumun ortaya çıkış nedenleri konusunda aydınlatmaya çalışalım;

1. Kendini insanlığın güzelliğine adama iddiasında olan aydınlar yazılarını gerçekliğin açığa çıkarılması ve harekete geçirici edimler yaratma etkinliklerini sağlayacak tavırla yazarlar.

Toplumsal yaşamı dönüştürecek temel güçlerin bilinçlenmesinde ve aydınlanmasında rol alma çabasında yer alması gerektiği savıyla “Gerçekçi sanat anlayışının ve sanatçılarının” bir oluşumu olma iddiasıyla yayın hayatına başlamıştı dergi! Beklenti ise; yaşamı irdeleyen, içinde bulunduğumuz somut kültürel istila sürecine ve hâkim kılınmak istenen burjuva ideolojisinin en gerici biçimlerine karşı mücadele ve bunlara karşı geliştirilmesi, donatılması gereken halka ve gençliğe yönelik yayınların yer olmasıydı. Oysa dergide bir kaç düşünce yazısı ve öykü ya da şiir dışında, yayınlanan tüm yazılar, dalaşma ve dedikodu yazıları ile kışkırtma söylemleri dışına çıkamamış, birkaç kişinin kendi yazılarını istedikleri gibi, istedikleri boyutta yayınlama alanı olmuştur.

2. Aydınlar toplumsal sorunlara ve ezilenlerin bilinçlendirilmesi ve aydınlatılması aracı olan sanatsal üretim araçları kendi bireysel amaçları için kullanmazlar.

Ülkenin onca toplumsal ve sanatsal sorununa, dayanışmanın ve ülkedeki tüm demokrasi güçlerinin bir araya gelme ve anti-faşist bir mücadeleyi örgütleyebilme gereksinimine karşın, dergi politikası ülkenin liberal bir kaç yazarının (Murat Belge, Sevan Nişanyan vs.) düşünceleri ile savaşmak yerine, bunlarla kişisel hesaplaşmaların alanı olarak görülmüş, insanlar hedef gösterilmeye başlanmış (Bu arada Sevan Nişanyan’ın “itlaf” düşüncesini de en az bu arkadaşlar kadar tehlikeli bulduğumuzu belirtelim!) ve derginin hemen hemen toplam sayfaların yarısı bu amaçlı yazılara ayrılmıştır. Üstelik bu hırs arkadaşların gözünü öylesine bürümüş ki başka mecralarda (Oda TV., İleri.org) yayınlanmış yazılar tekrar tekrar konulmuştur ( İkinci sayıdan önce kopan fırtınanın bir nedeni de budur!). Bu tarz edebiyat yazarlığı (sözüm ona “eleştirmen sorumluluğu” adı altında) yayın yönetmeni ve bir kaç arkadaşın varlık nedeni olmuş ve Yeni Gelen dergisi de bunun en önemli aracı haline getirilmek istenmiştir. Bu tarz yazmanın karşı-devrimci, tetikçi bir yöntem olduğu konusunda yapılan tüm uyarılar ve vazgeçme çağrıları dikkate alınmamıştır.

3. Aydınlar ülkelerinin zor dönemlerinde sorumluluk üstlenir ve anti-faşist güçlerle dayanışma ve birliktelik koşullarını sonuna kadar zorlarlar, eşit yurttaşlık ilkesini savunur, hâkim etnik kimlik örgütlenmelerini reddeder, var olanların da yanlarında yer almazlar.

Sanatın, sanat ürünlerinin ve yayınlarının taşıması gereken temel ilkelerden biri olan, sorunlara gerçekçi bir gözle ve olay ve olgular karşısında tek gerçeklik olan halkın yanında bakma doğrusundan hareketle, sanatçı ve aydın duruşumuz üzerinde konuşulmuş ve mutabık kalınmış; “Dergi hiç bir koşulda herhangi bir örgütlenmenin, anlayışın ya da grubun yedeği olmayacak ve onların yayın organı gibi bir konuşlanışı olmayacak.” ilkesi benimsenmiştir. Ne yazık ki bu gerçeklik ve ilke sanki hiç koşulmamış gibi, hızla ulusalcı bir kimliğe doğru yelken açılmaya çalışılmış ve yayın kurulunun bilgisi dışında oldu-bittilere getirilerek, burjuva anlayışın ülkemizde nadir bulunan ilerici emekçi örgütlenmeleri karşısına yönetenlerce çıkarılmış meslek örgütlerinin etkinlik ve “milliyetçi söylemleri içeren sloganları” görselleri, herkesten habersiz son anda dergiye konularak, yayınlanmıştır. Bu durumun ardı sıra ulusalcı kimlik ve söylemleri ile bilinen yazarlardan sipariş yazılar istenmiş, dergiye yaklaşık 8 aydır emek veren arkadaşların yazıları içerisinde “keskin ifadeler” bulunduğu gerekçesi (ilginç olan bu yazı yazını yasal sorumluluklarını bilecek kadar bilgi sahibi kendisi aynı zamanda hukukçu olan bir arkadaşımıza aitti! ) ile yayınlanmamış, getirilen eleştirilerse çeşitli bahanelerle geçiştirilmiştir. Üstelik bu gelişmeler, daha ilk sayısı yayına girmeden çok önceleri, derginin yayın yönetmeni arkadaş, geçmişte bu türden ulusalcı yayınlarla ilişkisi olduğundan dolayı dikkatli olması konusunda dostça bilgilendirilmiş olmasına karşın gerçekleşmiştir. Bu samimi bilgilendirme sonrası, kendisi de, bu olguyu kabullenmiş, böylesi bir kimlikle anılıyor olmaktan şikâyetçi olduğuna dair kişisel duygusunu (ne kadar samimi olduğu açığa çıkmıştır!) belirtmiştir.

4. Aydın yazar ve sanatçılar, küçük burjuva beklenti ve çıkarlar amacıyla yazılar ve sanatsal ürünler ortaya koymazlar. Kendilerinde bu türden beklentileri oluşturacak ve sekterliğe neden olacak etkinliklerle aralarına mesafe koyarlar.

Gerçekçi aydın sanatçılar için tek gerçeklik gerçeğin kendisidir. Dergi kolektifinin ve sözüm ona Genel Yayın yönetmenliğini üstlenen arkadaşın “Biz ödül mekanizmasına, alınmasına ve verilmesine karşıyız.” anlayışı ve bu konudaki kesin yaklaşımlara karşın, Ege’de büyük bir ilçe sorumluluğu “kendi adına ödüller düzenleyen ve “Lions Kulübü” gibi burjuva örgütlenmelerin ödüllerini alan, bir şair arkadaşa verilmiş ve bu arkadaşın şiirlerine de dergimizin en önemli sayfalarında yer verilmesi gibi bir ilkesizliğe düşülmüştür.

5. Gerçekçi aydın sanatçılar kolektif çalışmalarda kolektifin çıkarlarını öncüller ve hiçbir koşulda bireysel egolarını ve beklentilerinin tutsağı olamazlar.

Sanatın, sanat ürünlerinin ve yayınlarının taşıması gereken temel ilkelerden biri olan, sorunlara gerçekçi bir gözle ve olay ve olgular karşısında tek gerçeklik olan halkın yanında bakma doğrusundan hareketle, sanatçı ve aydın duruşumuz üzerinde konuşulmuş ve mutabık kalınmış; “Dergi hiç bir koşulda herhangi bir örgütlenmenin, anlayışın ya da grubun yedeği olmayacak ve onların yayın organı gibi bir konuşlanışı olmayacak.” ilkesi benimsenmiştir. Ne yazık ki bu gerçeklik ve ilke sanki hiç koşulmamış gibi, hızla ulusalcı bir kimliğe doğru yelken açılmaya çalışılmış ve yayın kurulunun bilgisi dışında oldu-bittiler getirilerek, burjuva anlayışın ülkemizde nadir bulunan ilerici emekçi örgütlenmeleri karşısına yönetenlerce çıkarılmış meslek örgütlerinin etkinlik ve “milliyetçi söylemleri içeren sloganları” görselleri, herkesten habersiz son anda dergiye konularak, yayınlanmıştır. Bu durumun ardı sıra ulusalcı kimlik ve söylemleri ile bilinen yazarlardan sipariş yazılar istenmiş, dergiye yaklaşık 8 aydır emek veren arkadaşların yazıları içerisinde “keskin ifadeler” bulunduğu gerekçesi (ilginç olan bu yazı yazını yasal sorumluluklarını bilecek kadar bilgi sahibi kendisi aynı zamanda hukukçu olan bir arkadaşımıza aitti! ) ile yayınlanmamış, getirilen eleştirilerse çeşitli bahanelerle geçiştirilmiştir. Üstelik bu gelişmeler, daha ilk sayısı yayına girmeden çok önceleri, derginin yayın yönetmeni arkadaş, geçmişte bu türden ulusalcı yayınlarla ilişkisi olduğundan dolayı dikkatli olması konusunda dostça bilgilendirilmiş olmasına karşın gerçekleşmiştir. Bu samimi bilgilendirme sonrası, kendisi de, bu olguyu kabullenmiş, böylesi bir kimlikle anılıyor olmaktan şikâyetçi olduğuna dair kişisel duygusunu (ne kadar samimi olduğu açığa çıkmıştır!) belirtmiştir.

6. Aydınlar, özellikle de önderlik iddiasında bulunanlar, eleştirilerden korkmaz, onlarla yüzleşir ve sorunların demokratik ortamlarda tartışılmasından kaçmaz ve çözümü ve birlikteliği sonuna kadar zorlarlar.

Yine yukarıda belirttiğimiz gibi, yaklaşık 20 kişilik kolektifin maddi manevi ve fiziksel katkıları ile hazırlanan, yaklaşık 8 ay emek verilmiş, toplantıları yapılmış, ayrılanları katılanları, inananları inanmayanları olmuş olan bu dergide, yukarıda belirtilen eleştirilerin getirilmesi ve bu eleştirilerin dikkate alınması uyarılarına yaklaşım, tartışmak ve sorunları çözmek yerine, eleştirenleri “saf dışı etme” teklifleri eleştirenlerin bir kısmına getirilmiş yani yönetenlerin “böl-yönet” yöntemleri denenmiştir. Bu yaklaşımlarla derginin ele geçirilmesinin çok başlarda planlanan bir amaç olduğu ve dergide yer alan arkadaşların bu amaca aykırı olmadıkları sürece ve sorun çıkarmadıkları sürece emek ve yarattıkları artı değerlerden yararlanılacağı açığa çıkmıştır (Bugünlerde kendisine -yaptığı bazı duygusal tepkimelerden dolayı- bunca yüklenilen arkadaş; işte o kendisine bu teklif yapılan arkadaştır. Bunca yüklenilmesinin nedeni o arkadaşın onurlu bir davranış göstererek, böylesi bir teklifi reddetmesidir.).

7. Aydınlar, önderler kollektif çalışmaların olumlu sonuçlarının ortak emek ürünü olduğunun farkında olur ve kendilerine mal etme gibi küçük burjuva sekterliği bataklığına düşmezler.

Bir kolektif ürün olan Yeni Gelen dergisi, maddi kaynağını ve düşünsel oluşumu gücünü kolektif üyelerinden alması ve kısa zamanda olumlu karşılanması nedeniyle geleceğe yönelik ışık vermeye başlar başlamaz, yıllardır ülkemizde alışılagelmiş bir küçük burjuva alışkanlık olan üretimin paylaşılamaması hastalığından dolayı, dergide kendisine kolektifin verdiği “Yayın yönetmenliği” ya da benzeri görevlerin kötüye kullanmasına oluşan tepkilere yanıt olarak “Dergi Benim!” iddiasında bulunularak, dergiye oluşan ilgi sahiplenilmeye ve eleştiren ve doğru çizgiye davet eden arkadaşlara saldırılarak, “Mal canın yongasıdır” anlayışıyla gürültüleri koparılmaya başlanmıştır. Bir kez daha oportünizm hortlatılmış ve güzel ve demokratik bir oluşumun önü kesilmiştir. Son yapılan toplantıda yayın yönetmeni olan arkadaşa dergiden ayrılması önerildiğinde “Ben bu dergiye otuz yılımı verdim!” denilerek, aslında ta başından beri dergiyi bir kolektif oluşum olarak değil de, bir birey düşünün gerçekleştirilmesi amacıyla dürüst aydın insanların kullanılmasının amaçlandığı ortaya çıkmıştır.

Yazacak çok şey var. Bir çoğu teknik olarak dedikodu olarak algılanabileceğinden yazdıklarımızın sanatçı aydın dost ve arkadaşları aydınlatma konusunda yeterli olacağı düşüncesindeyiz. Bu yazdığımız nedenlerle ilişkimizi kesmek durumunda kaldığımız Yeni Gelen dergisinin eleştirilerimizden ders alacağına ilişkin inancımızı, hala içlerinde bulunan sağduyulu arkadaşlar güvenerek koruyoruz.

Bizlere gelince; kendini insanlığa adamış aydınlar için yaşamın her alanı mücadele ve halka ulaşmanın alanıdır. Bugüne değin nasıl yaşama ve onu değiştirip güzelleştirmeye ilişkin çabalarımız bütün zorluklara, sınırlı olanaklara karşın kesintisiz sürdüyse, bundan sonra da, üretmeye, yaşamı var kılmaya ve güzelleştirmeye devam edeceğiz ve bu topluma ilişkin sorumluluklarımızı aynı duyarlılıkla üstleneceğiz.

Saygılarımızla

Sinan Abuzer AKDAĞ     İsmet ALICI     Nevzat OĞUZ