Bilimkurgu edebiyatı deyince ilk akla gelen isim Jules Verne’dir; gerçi onu bilimkurgu yazarı yerine bilim yazarı veya teknoloji yazarı diye tanıtanlar da var. Bilimkurgu romanlardan farklı olarak bilimsel bilgiler, icatlar ve keşifler gerçekliğe dayalı motifler olarak eserlerinde yer alır. Asıl adı Une Fantasie Du Docteur Ox (Doktor Ox’un Fantazisi)[1] olan roman ilk olarak 1874’te yayınlanıyor. Verne’in diğer romanları kadar haraketli olmayan roman, bir fizyologun saf oksijen vererek sakin halkın psikolojik ve ahlaki olarak nasıl etkilenebileceğini göstermeye çalışan bir deney etrafında şekilleniyor. Dönemin kimya biliminin gelişiminin ahlaki, psikolojik düzeyde etkilerinin ne şekilde olabileceği ile ilgili tartışmalardan kalkış yaptığı tahmin edilebilir. Bilindiği gibi 19. yüzyıl doğa bilimlerinin en önemli atılımlarının görüleceği dönemdir. Dünyanın kodlarının çözüldüğü bu dönemde toplumsal dönüşümler de çok hararetli tartışmalarla bir arada yürümüş, yüzyılın sonuna doğru hem doğa hem de insan bilimleri yepyeni uzmanlık alanları oluşturarak ayrışmıştır. Biyolojinin, fiziğin, kimyanın ortaya koyduğu yeni bilgiler, insan bilimlerinin tartışma ufkunu da belirlemiştir. Bu kadar yeniliğin olduğu bir yerde, geleneksel alışkanlıkların ve yaşam ilkelerinin bozunuma uğraması da kaçınılmaz olmuştur. Doktor Ox’un Deneyi, bir anlamda hızla değişen dünyanın dışında kalan bir küçük kasabanın (hayali) üzerinden adeta insanlık toplumunun değişimi parodileştirmiştir.
Kitabın hikayesi şimdiki Belçika’nın Flanders bölgesinde haritada kimsenin izine rastlayamayacağı, hayali bir kasaba olan Quiquendone’da geçiyor. Kasabanın ta binli yıllara dayanan bir geçmişi var; uzun yüzyıllardır bu kasabanın mülayim insanları, sakince hatta bir hayli ağırdan alarak yaşamışlardır. Şehrin belediye başkanı Tricasse’ye göre, “Bütün yaşamı boyunca hiçbir şeye karar vermeden ölen bir adam, bu dünyada mükemmeliyete yaklaşmış” (s. 6) demektir. Bu huzurlu şehre günün birinde, kendince bir planı olan Doktor Ox adlı bir bilim adamı ve asistanı Ygene (iki adı bir araya getirerek oksijen kelimesini oluşturduğuna dikkat edilsin) gelerek okshidrik gazıyla kasabayı ücretsiz şekilde aydınlatmayı vaat eder. Okshidrik gazı hidrojen ve oksijen gazının karışımından oluşan ve eski taşkömürü damıtımından sağlanan aydınlatmadan yirmi kat daha parlak bir aydınlatma sağlayacaktır. Bu gaz aynı zamanda, insanları geçici olarak agresifleştirerek sıra dışı davranışlara yöneltir. Doktor Ox, kasabanın çok sakin insanlarının gazın etkisiyle ne kadar raydan çıkabileceğini görmek ister. Aynı zamanda bir fizyolog olan Doktor Ox, benimsemiş olduğu doktrinleri de deneyleme imkanı bulacaktır. Ox’a göre “bir toplumun sadece fiziksel gelişimi değil, aynı zamanda ahlak anlayışı, ağırbaşlılığı, yetenekleri, siyasi düşünceleri molekül sorunundan başka bir şey değildir.”(s. 69). Gaz verildiğinde sakin kasaba inanılmaz bir değişim geçirerek kısa sürede kaotik bir hal alıyor. Sakin kasabalılar öylesine yoldan çıkarlar ki yedi sekiz asır önce yaşanmış sıradan bir inek vakasını, yeniden gündeme getirerek komşu Virgamen köyünden geçmişin öcünü almak üzere savaş çığırtkanlığına başlarlar. Ox’un asistanı Ygene, kasabalıların düştüğü bu trajikomik hale dayanamayarak bir aşamada deneyin sonlandırılmasını önerse de Doktor Ox, “sonuna kadar” gitmekten yana tavır koyar. Ancak kasabalıların çılgınlığı savaşın eşiğine geldiğinde Ygene, her ne kadar halk anlayacak durumda olmasa da Dr. Ox’un yaptığı deneyi ifşa eder, bunun üzerine Ox ile Ygene kavgaya tutuştuğu sırada, başında bir kontrolcü bulunmadığından kente gaz veren ayrıştırma merkezi patlar ve kasabalıların çılgınlık seansları son bulur.
Romanı bir hiciv yapıtı olarak başarılı kılabilecek en vurucu yerler de “uyuşuk yaratılışa sahip” kent halkının çılgınlıklarının anlatıldığı bölümlerdir.
Romanın en belirgin edebi yanı ironik ve mizaha varan hicivleridir. Başkan ve onun yardımcılığını üstlenmiş meclis üyesi temsilinde ifade bulan geleneksel/soylulaşmış bir kurumsallığın değişim ve dönüşüm karşısında işlevsizliği, “karara varamazlığı” ironik şekilde hicvedilir. Soylulaşmış toplumsal yapıların katılığı, absürt sayılabilecek düzeydedir. Atasoyu ilkesine bağlı olarak devam ettirilen yöneticilik, soy içi evlenmelerle sürdürülmektedir. Yönetici her erkek kendi soyundan yarı yaşında bir kadınla evlenir, koca ölünce karısı, aynı soydan yarı yaşında bir erkekle evlenirdi; böylece herkes iki evlilik yaparak geleneği üst kuşağa devrederdi. Kasabada evlilik geleneği on yıla yakın bir tanıma, sevme süreci sonunda gerçekleşebilirdi. Öylesine sakin ve huzurlu bir yerdi ki hiçbir asayiş sorunu olmadığından asayiş sorumlusunun işten çıkarılıp çıkarılmayacağı tartışılır haldedir. Romanı bir hiciv yapıtı olarak başarılı kılabilecek en vurucu yerler de “uyuşuk yaratılışa sahip” kent halkının çılgınlıklarının anlatıldığı bölümlerdir. Hele de komşu Virgamen’e karşı girişilen öç alma girişimi aktarmaya değerdir. Ateşli avukat Schut, kalabalığın toplandığı kulüpte, ineğin işlediği cürmü hatırlatarak kentlerine verilen zararı kabul edemeyeceğini, bu gibi durumlarda zaman aşımı gibi bir kavramın kabul edilemeyeceğini dile getiriyor. Avukat “bilinçsizce bu korkunç haksızlığa katlanmış olan hemşerilerine yalvardı; ‘eski kentin evlatlarından’, yüklü bir tazminat almak dışında hiçbir şey hedeflememelerini rica etti.” (s.66). Kent halkı öylesine coşuyor ki, Virgamenlıların gerçek bir tehlike olduklarını ve topraklarını hemen istila edebilecekleri tehlikesini konuşmaya başlıyor, “haklılığın ve vatan aşkının yeterli olduğunu” dile getirip mücadeleye karar veriyorlar. Bizzat belediye başkanı öncülük yapıyor savaş çığırtkanlığına.
İçeriden bir değişim talebi gelmeyen bu topluluğu bozunuma uğratacak olan dışarıdan bir güçtür: Bilim. Ancak bilim alanı, kötü niyetlere de gebedir. Doktor Ox bu anlamda kafasındaki sorguları, gerçek alanda sınamaya meraklı bir kafadır. Doktor Ox, “Hoffmann’ın bir eserinden fırlamış gerçek bir eksantrik”tir; onun kendine ve doktrinlerine sarsılmaz bir güveni vardır (s.17). Onun sorusu, saf oksijenin (Ox ve yardımcısı Ygene’ni adları Oxygene’i tamamlar) insan davranışlarını ne düzeyde etkileyebileceğinin ortaya konmasıdır. Bunun için de bütün maliyetini kendi üstlenerek görünüşte kentin aydınlatılmasını sağlayan oksijenli aydınlatma tasarımı, gerçekte Ox’un doktrinine uygun bir fizyolojik deney uygulamasıdır. Çağın değişiminden uzak kalmış, Ortaçağdan kalma alışkanlıklarını zerrece değiştirmemiş Quiquendone kenti, Ox’un doğrulamayı amaçladığı değişimleri gözlemek açısından idealdir. Jules Verne hicviyesinde iki kuşu avlamaya çalışır: İlki bilimin etik dışı şekilde özel niyetler ve çıkarlar için kötüye kullanılabileceği, ikincisi de değişen dünyadan kopuk yüzyıllar öncesine bağlı geleneklerle yaşamanın yaratacağı bönlükler. Hicviyelerin en sık kullandığı abartı yöntemi, Doktor Ox’un Deneyi’nde de fazlasıyla yer alıyor; bu abartılar eserin tadı tuzu olmaktan ziyade gerçeklikle ilgili dokundurmalara imkan sağlamıyor; abartı kullanımının tarzı, yeri ve düzeyi önemlidir. Verne’in İngiliz edebiyatındaki başarılı hicivler yanında lafı bile edilemez.
Jules Verne’in eserlerinde kullandığı bilimsel ve teknolojik buluşlar etkileri ve sonuçlarıyla ilgili yer alır genellikle. Üretim ve mülkiyet ilişkileri ise pek yer bulmaz. Doktor Ox’un Deneyi’nde geleneksel bir toplumun hayatına dışarıdan girerek ortaya çıkan sarsıntı, bilim ve teknolojinin kendisinden ziyade aktörlerin niyetleri/hesapları neticesinde söz konusu olur. Kimi duygusal, ahlaki, insani niteliklerin dışsal belirlenime tabi olduğu, fizyolojiye bağlı olarak maddesel olarak etkileneceği düşüncesi pozitivist materyalistlerin kabulüdür. Bilhassa 18. ve 19. yüzyıllarda Aydınlanmacı bilim anlayışı, kaba bir neden-sonuç ilişkisi üzerinden dünya okuması yapmıştır. Doktor Ox, yaptığı deneyden kesin bir sonuç elde ederse “dünyayı yeniden kuracağını” (s. 22) düşünmektedir. Jules Verne hem yaşadığı yüzyılın bilimsel gelişmelerini tanıtmaya hem de kendi etik tavrını da ortaya koymaya çalışır: “…erdem, cesaret, yetenek, zeka, hayal gücü gibi bütün nitelik ya da özellikler yalnızca bir oksijen sorununa bağlı olabilir miydi? Doktor Ox’un kuramı buydu. (…) biz kendi hesabımıza, bütün görüş açılarından, onu reddediyoruz.” (s.90). Elbette Verne’in yazdığı dilimde, pozitivist materyalizm bir hayli aşınmış durumdaydı ve Verne’in eli güçlenmişti. Bilimin, dünyayı insanlığın refahını yaratacak bir “kutsal” olarak gören iyimserlik zedelenmişti. Bu yüzden de artık tutunması pek mümkün olmayan gelenekleri ve kaba bilimi karikatürleştirmesi kolay olmuştur. Verne bu ilgiyle orta yolcu bir itidalliği de onaylamış olur.
Doktor Ox’un Deneyi’nde Bilimin Yeri
Jules Verne’in genel yazım tarzı gibi Doktor Ox’un Deneyi de kendi çağının bilimsel gelişimini ve teknolojisini motif olarak kullanır. Romanın akışı asıl olarak kimya bilimindeki gelişim ile sosyal-insansal niteliklerin etkileşimi üzerinden gelişir. Doktor Ox, sahip olduğu kimya bilgisini, asistanıyla birlikte fizyolojik bir deneye girişerek uygulamaya sokar. Böylece insanların duygusal zihinsel tutumlarını fizyolojilerini dışardan etkileyerek değiştirmek ne kadar mümkün olabilmektedir? Böyle bir müdahalenin yarattığı değişimi kanıtlayan Doktor Ox, deneyi sonlandırmayıp ne kadar aşırılıklara varabileceğini de sınamak ister ancak asistanı Ygene’in vicdani dürtüsü, hocasının aşırılığına “dur” diyecektir.
Jules Verne, Edgar Allen Poe’nun öykülerinden etkilenerek edebiyata başlamış bir yazardı. O da Poe gibi kendi devrinin bilimsel keşiflerini romanlarına yedirme konusunda ustalaşmıştır. Elimizdeki hicvin kimya biliminden yola çıktığını söylemiştik. Verne, aşağıda uzunca alıntılayacağımız gibi, alanın bilgisini detaylıca aktararak yapıtta ansiklopedik bilgilere de yer verir. Daha önce kimyager ve fizikçi Mösyö Tessie du Motay’ın sodyum manganat kullanarak elde ettiği saf oksijeni, Doktor Ox, kendi icat ettiği bir pil yardımıyla hafif asitlenmiş suyu ayrıştırarak büyük miktarda ve daha ucuza üretmeyi başarmıştır. Böylece hidrojen ve oksijen gazlarını ayrı ayrı üretmek için çok kolay bir yöntem bulmuş olur: “…ne pahalı maddelere, ne platine, ne karniye, ne yakıta ne de hassas aletlere ihtiyaç vardı. Elektrik akımı su dolu büyük kapların içinden geçiyor ve sıvı, oksijen ve hidrojen olarak, kendini oluşturan iki maddeye ayrışıyordu. Oksijen bir yana; hidrojen, eski ortağının iki katı hacimle, öbür yana gidiyordu. Her iki gaz ayrı ayrı haznelerde toplanmaktaydı; bu önlemin alınması zorunluydu, çünkü karışımları alev alırsa, korkunç bir patlama meydana gelirdi. Sonra borular onları ayrı ayrı, her türlü patlamayı önlemek amacıyla düzenlenecek çok sayıdaki beklere [havagazı lambasının ucu] ulaştıracaktı. İşte o zaman, dikkat çekecek kadar parlak, parlaklığı elektrik ışığınınkiyle yarışan –ki zaten herkes bilir Casselmann’ın deneylerine göre, bin yüz yetmiş bir mumunkine eşit, ne bir eksik ne bir fazla- bir alev görülecekti.” (s.19). Bu tarzda bilimsel açıklamaların günümüz açısından bir cazibesi elbette yok ancak dönemin aşinalığı söz konusu değildi; bizzat bu değiniler ilgi çekici olabiliyordu. Nitekim yukarıda alıntıladığımız pasaj, romanda gelişecek olay örgüsünün alt yapısını oluşturduğu gibi bir ex machina[2] olarak romanı sonuçlandıracaktır.
Romanın “Andante’ler Allegro’lara ve Allegro’lar Vivace’lere Dönüşüyor” adlı VII. Bölümü ve “Eski Görkemli Alman Valsi Kasırgaya Dönüşüyor” adlı VIII. bölümü ise romana iliştirilmiş konu dışı bir ilave gibi gözükmekte. Tiyatro, müzik ve dans ile ilgili terimlerin kullanımı ve anlamlarının açıklanışını bir yana bırakırsak romana katkısı sadece halkın uyuşuk ve sakin yaşamının birden nasıl hızlanarak değiştiğini göstermekten ibaret. Kendi dönemiyle ilgili bilim ve sanat yapıtlarını okumaya meraklı Verne, bir dönem tiyatro, şiir ve müzikle meşgul olması ilgisiyle romana yük iki bölüm eklemiştir. Kuşkusuz bu da roman tekniği açısından hikayenin akışını zedelemektedir. Şu satırların romana kattığı bir estetik yok: “İşte büyük düet ve allegro vivace temposunda sürüyor. Roaoul, Valentine’in sorularını beklemiyor ve Valentine de Raoul’un cevaplarını. Hayranlık verici geçiş: ‘Tehlike yakında / Ve zaman uçup gidiyor…’ bazı komplocuları dans ettirmesiyle Offenbach’a ün kazandıran şu hızlı iki-dörtlüklerden biri haline geliyor. Andante amoroso, ‘Söyledin! / Evet, seviyorsun beni!’ bir vivace furioso’dan farklı değil artık ve viyolonsel, ustanın partisyonunda belirttiğinin tersine, şarkıcının sesindeki iniş-çıkışlara hiç de ayak uydurma kaygısı taşımıyor.” (s. 43). Her iki bölümde de buna benzer birçok satır yer alıyor. Demek ki anlatının inşasında merkezdeki olaya sadık kalmak ve belli bir kıvamla yan değinilere yer açmak uygundur; yoksa kaş yapayım derken göz çıkarmak söz konusu olur.
[1] Jules Verne, Doktor Ox’un Deneyi, Çeviren: Alev Özgüner, 5.Basım, İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.
[2] Deus ex machina: Bir kurgu veya dramada beklenmedik karakter, alet veya olayın aniden ortaya çıkması tekniği. Antik Yunan dönemi tiyatrosunda hikayenin gidişi öylesine karmaşıklaşır ki işin içinden çıkmak için ilginç bir şekilde bir anda ortaya çıkan bir müdahale ile çözüme ulaşılır.