arama

Kadınlar “Sınırda”

Nevra AKDEMİR
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • Nevra Akdemir Nevra Akdemir
  • 1 Star
    Loading...

Kadınların son 25 yıllık kazanımlarının pandemi sürecinde yok olabileceği konusunda uyarmış Birleşmiş Milletler. Bu uyarının ciddiyetini son dönemlerde tüm dünyada kadınlara yönelik katlanarak artan şiddet haberlerinden ve işsizlik verilerinden de gözlemlemekteydik bir süredir. Pandemi öncesindeki eşitsizlik ve tahakküm ilişkilerinin üstüne gelen yeni koşullar, söz konusu zorlukları ve sömürüyü katmerlendiriyor. Muhalefetin sessizliğinden bir güç alındığını da belirtmek gerek.

BBC’nin konuyu değerlendirdiği habere1 göre evlere taşınan okul ve diğer eğitim görevleri, dışarıdan alınarak hafifletilen gündelik yaşamsal ihtiyaçların sunumu ve çalışma hayatının yeni biçimi kadınları fazlasıyla etkilemiş görünüyor. Kadınlar fiziksel, duygusal ve psikolojik olarak “sınırda” olduklarını ifade etmişler. Bazı işlerin uzaktan yapılması ise evlerin iş mekanına dönüşmesi, uzayan çalışma saatleri, sınırları belirsizleşen ev ve çalışma hayatı bir yanda dururken; diğer yanda işyerine doğru her seyahatin bir riske dönüşmesinin, evde bıraktığı çocukların veya bakım gerektiren yaşlı/hasta/sakat bakımının kocaman vicdan yükü ile daha da yoğunlaşan işleri çalışma saatleri içinde çözmeye çalışmak bulunuyor.

Çocukların okulda görmesi gereken eğitimin, evlerde yapılıyor olması ebeveynlere kocaman bir iş yükü olarak eklenmiş durumda. Çocukların ders saatleri süresince ekran başında durmaları gerekirken ebeveynler de çocuklara bu saatler süresince göz kulak olmak durumunda kalıyor. Aslında bu saatler kendilerinin çalışması gereken saatler elbette. Sosyal izolasyon nedeniyle yemek ve temizlik gibi işlerin üstüne dışarıdaki profesyonellere devredilemeyen işler de evdeki iş yüküne ilave edilmiş durumda.

Kadınlar neden “sınırda” olarak kendilerini ifade ediyor dersiniz? Çünkü bu ev içi karşılığı ödenmemiş iş yüklerini tüm dünyada farklı oranlarda olsa da kadınlar üstleniyor. Örneğin Kanada’da kadınlar erkeklerin bir buçuk katı, Almanya’da 1.6 katı, Rusya’da 2.3 katı, Mısır’da 9 katı, Japonya’da 4.8 katı, Güney Afrika’da 2.5 katı daha fazla emek zamanını bu işlere vakfediyor rapora göre. Pandemiye kadar kadınların zamanlarının ne kadarını karşılığı ödenmeyen ev ve bakım işlerine ayırdığını merak ediyorsanız işte istatistik: Türkiye’de kadınların zamanının yüzde 89’u bu işlere ayrılıyormuş mesela ortalama olarak. Filipinler’de yüzde 66’sı. Tayland’da yüzde 68’i ve örneğin Şili’de yüzde 76’sı. Dünya ortalaması alındığında ise kadınlar erkeklere göre 3 kat fazla ev içinde yük üstleniyorlarmış pandemi öncesi dönemde. Ya şimdi, bu işlerin en az iki kat arttığı tahmin ediliyor; “homeschooling” denilen çocukların evde uzaktan eğitimi ile sınırları belirsizleşen iş ve ev hayatının yükleri ise hesaplanabilir mi? Şöyle oluyor diyelim rapordan alıntılayarak: “Yalnızca eylül ayında, ABD’de, 200.000 erkeğe kıyasla 865.000 kadın istihdam piyasasından koparılmış. Bunun nedeni olarak da çoğunlukla, hane içi bakım ve iş yüklerinin çevrilmesin ne kadar zor olduğu ve bu yükleri paylaşacak kimsenin olmadığı açıklaması” yeterince açıklayıcı olsa gerek.

dışarıdan alınacak hizmetler yerine kadın daha fazla emek harcar

Dahası, BM, kadınlar zaten erkeklere oranla daha düşük oranlarda istihdam ediliyor ve emek piyasasına dahil oluyorken, pandeminin yarattığı koşulların kadınların güçlenmesinin kadın istihdamına olan olumlu etkisini kalıcı olarak geri çevirmesinden endişelendiklerini aktarmışlar. İstihdamda daha az kadının olması ise etkisi büyük olabilecek küçük bir dalgalanma; sadece kadınların refahı üzerinde değil, kazandıkları ekonomik hakların ve ekonomik bağımsızlıklarının üzerinde olumsuz etkisinin olacağını görmek mümkün. Yani liberal söylemden çekip çıkarırsak bu tespiti şunu dememiz mümkün, kadınların hane içine yönelen karşılığı ödenmeyen emek zamanı arttıkça, hanenin geçimi daha düşük bütçeli olarak gerçekleşebilir. Zira dışarıdan alınacak hizmetler yerine kadın daha fazla emek harcar hem de piyasa fiyatıyla ifade edilebilecek bir bedeli olmadan. Böylelikle kapitalistler ücretleri düşürmek için daha fazla esnekliğe sahip olabilirler özellikle emek örgütlenmelerinin zayıf olduğu bu dönemlerde. Devletten talep edilebilecek her tür hizmetin de tırpanlanması yine kadın emeği üzerine daha fazla yük ekleme demektir. Böylece devletin daha fazla sosyal hizmeti piyasalaştırması ve sosyal hak olmaktan çıkarması mümkün olur.

Ayrıca bunca işin ve çabalamanın aile temelli bir rızaya ihtiyacı vardır ki, kadınların ev kadınlığı ve annelik konusunda yarışa sokulması; anne olmayan veya ev işini reddedenlerin kadınlığının tartışılması ideolojik olarak da bu rızayı üretir. Aile üyesi, mümin, tüketici ve makbul vatandaş olarak kadın bir birey olmadığı takdirde erkeklerin de epey yararlandığı bir düzen kurulmuş olur. Zira erkekler Almanya’da yapılan bir araştırmaya2 göre ev içi iş yüklerinin dağılımında problem olmadığını bu rahatlıkla söylüyor olmalılar.

1 https:// www. bbc. com/news/ world-55016842

2 https:// www. dw. com/tr/ anket-korona-almanyada-kad%C4%B1nlar%C4%B1n-omzundaki-y%C3%BCk%C3%BC-artt%C4%B1rd%C4%B1/a-55807018

Kapak görseli: İbrahim Balaban, “Sırtında Çocuk Taşıyan Kadın”