arama

Almanya’da Kadınların Gündemi (II)

Nevra AKDEMİR
Almanya’da demokrasi ve hukuk açısından dünyanın pek çok coğrafyalarına göre epey eşitlikçi bir görünüm mevcut olduğu sanılabilir. Karşılaştırmalar yapılarak sayısal verilerin analiz edilmesi ise iyice yanıltıcı olacaktır. Bu yüzden vereceğim rakamları kendi tarihselliğinde ve sosyal yapı içinde değerlendirmek önemli.
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • Nevra Akdemir Nevra Akdemir
  • 1 Star
    Loading...

Almanya’da kadınların gündemine odaklanmaya çalıştığım yazı dizisinin ikincisinde Almanya’da kadınların durumuna odaklanarak bazı gündemlere girmeyi deneyeceğim. İlk yazıda bir yerelin parçası olmak, sadece bir kentsel alanda yaşamakla gerçekleşmez; aynı zamanda gündemin belirlenmesinde eşitsizlik yaratan farklılıklar kadar, kategorilerin ırkçılığını ortaya seren ortaklıkların da öne çıkarılmasıyla sağlanabilir şeklinde özetleyebileceğim bir turnusol kağıdına da işaret etmiştim. Zira bir yerelliğin ve göçmenliğin belleğini/taleplerini aynı anda sahiplenen güçlü bir kadın hareketi ve feminist politika için, birbirine dokunmadan ve birbirinin yaşam tarzını sadece izlemeye tolerans gösteren anlayıştan fazlasının imkanlarını kurmak önemli. Yine tekrar edersem kadınların gündemindeki sorunların ve politik hattın başta sınıfsal çelişkiler olmak üzere ırkçılık, sömürgeci refleksler, dışlayıcı rekabetçi pratiklerin cinsiyetçi kurulu düzene eklemlenerek bir düğüm olarak karşımızda durduğunu da söylemek istiyorum.

Almanya’da demokrasi ve hukuk açısından dünyanın pek çok coğrafyalarına göre epey eşitlikçi bir görünüm mevcut olduğu sanılabilir. Karşılaştırmalar yapılarak sayısal verilerin analiz edilmesi ise iyice yanıltıcı olacaktır. Bu yüzden vereceğim rakamları kendi tarihselliğinde ve sosyal yapı içinde değerlendirmek önemli. Örneğin Almanya’da Almanya kadın hareketi olarak temsiliyet krizi olarak değerlendirilen bir durum söz konusu: Seçimlerden önce Federal Meclis’te kadınların oranı % 31’in biraz altındayken, seçimlerin sonrasında kadınların oranı Meclis’te yüzde 35 düzeyine yükseldi. Her ne kadar meclise iki trans deneyime sahip olan kadın girmiş olsa da ve oran özellikle Sol parti ve Yeşillerin cinsiyet eşitlikçi politikaları sayesinde yükselmişse de bu oran oldukça düşük kabul ediliyor.

Ekonomiye baktığımızda Almanya ve İsviçre’de ses getiren kadın grevlerinin nedenleri de bulabiliyoruz. Öncelikle Almanya’da mesleklerde görünür ve normalleşmiş bir cinsiyetçi ayrım devam ettiriliyor. Kadınların yüzde 84 oranında yoğunlaştığı meslekler eğitim, ev ekonomisi ve teoloji’nin yanı sıra bakım hizmetleri. Özellikle bakım hizmetlerinde göç kadınların hissedilir bir ağırlığı var. Ayrıca aynı işi yapsalar bile kadınlar erkeklerden yüzde 21 daha az kazanıyor. Avrupa ortalaması yüzde 15. Özellikle pandemi döneminde kurumsal yeniden üretim hizmetlerinin sekteye uğraması ve tüm gündelik hayatın yükünün daha ağır şekilde kadınların sırtına yüklenmesinin bir sonucu olarak kadınlarla erkeklerin arasındaki kazanç farklı erkekler lehine yükselmiş görünüyor. Kadınlar evdeki iş ve bakım yükleri nedeniyle daha fazla partime çalışmaya yöneliyor. Eşitlikçi gibi görünmesine rağmen, günlük ev işleri kadınların ortalama 5 saat 18 dakikasını ellerinden alırken, erkeklerin sadece 2 saat 3 dakikasını almış. Bu fark, özellikle çocuklu kadınların bakım emeği açısından daha düşük gelire mahkum olması anlamına geliyor. Kısaca akım emeğinin de hesaba katıldığı ücretler arasındaki cinsiyetçi fark (gender gap) yüzde 32,42 çıkıyor. Part-time çalışanların yüzde 70’inin de kadın olması, kadınların sosyal ve ekonomik açısından da daha dezavantajlı olarak hayatlarına devam etmeleri anlamına geliyor.

Bu cinsiyetler arası ücret farkı eşitsizlikleri, Almanya’da kadınları, dünyanın her yerinde de olduğu gibi, Almanya’daki erkeklerle orantısız bir oranda yoksulluğa itiyor. Avrupa Birliği istatistik ofisine göre, 2017 yılında 6,1 milyon erkeğe kıyasla 7,1 milyon Alman kadın yoksullukla karşı karşıya kalmış. Ayrıca, 2021 raporuna göre de, Almanya’da erkekler % 15,2 olarak hesaplanan bir yoksullukla karşı karşıya kalma riskine sahipken kadınlar için bu oran % 16,6.

Almanya açısından bölgeler (eski doğu ve batı Almanya) ve göçmen deneyimli kişiler arasında da ücret farkı ve mesleklere kabulün zorlaşıp kolaylaştığı durumlar olduğunu söylemek mümkün. Zira pandemi döneminin hibrit çalışma biçimleri, kadınların ve göçmenlerin bazı işlere erişme şansını iyice düşürmüş veya eğreti çalışmalarını hızlandırmış görünüyor. 14 Mayıs 2020 tarihli bir Reuters raporuna göre, Almanya’daki kadınların % 27’si çocuk bakımı amacıyla çalışma saatlerini azaltmak zorunda kalmış. Buna karşılık, bu oran, çalışma saatlerini kesmek zorunda kalan erkeklerin (en az bir çocuğun 14 yaşından küçük olduğu hanelerde) bildirilen %16’sından daha fazla. Ayrıca Reuters, bu eşitsizliğin yüksek gelirlilerden ziyade düşük veya orta gelirli hanelerde daha olası olduğunu anlaşılıyor. Bir BBC anketine göre, Alman kadınlar COVID-19’un erkeklerden daha yüksek finansal etkileriyle karşı karşıya olduklarını aktarılmış. Yani, Almanya’da kadınların kabaca % 32’sinin, erkeklerin ise % 24’ünün pandeminin finansal etkilerini yaşadığı bildirilmiş.

Ancak pandemi döneminde Almanya’nın tutarlı sosyal teşvik uygulamalarını unutmamak da gerekiyor. Almanya, dünyanın çoğunluğu ile karşılaştırıldığında, teşvik korumaları ve yardımları ile tüketimi belirli bir seviyede tutmayı hedefleyerek, sermaye birikiminin çarklarını döndürmeyi başardı. Örneğin, “Lillian Ellis’in Examining the Gender Wage Gap in Germany” isimli makalede örneklendirdiği gibi , “The New York Times’a göre, iki ebeveynli ve iki çocuklu bir ailede birincil iş sahibi ABD’de işini kaybettiğinde, aile önceki gelirlerinin % 28’ini elinde tutuyor. Buna karşılık, aynı aile Almanya’da gelirlerinin %75’ini karşılayabiliyor.”

Bu ekonomik verilerin dünyanın geri kalanında olduğu gibi Almanya’da da kadınlar için yoksullaşma anlamına geldiği gerçekliği, göçmen ve vatandaşlık statüleri gibi ırk ve mesleklere göre de güvencesizliğin yaşanma biçimini belirliyor. Ancak kadın hareketinin Almanya’da gündemini işgal eden konular arasında en nadiri, kadınlar arası ortaklığın da zemini olan bu “sınıfsal” mevzular.