arama

Yıkım Şiirleri – Nevzat Oğuz

Gürel Sürücü
Nevzat Oğuz’un #SUR şiirleri adı altında yayımlanan ilk kitabı Niçin Yayınlarından çıktı. #YIKIM ŞİİRLERİ sadece bir edebi eser olmanın ötesinde, bir yaşam mücadelesinin, bir varoluş serüveninin ve bir toplumsal bilincin ifadesi olarak edebiyatta yerini alıyor.
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • Sanat ve Toplum
  • 1 Star
    Loading...

 

Şiir, yazı türlerinin en yoğun, derin ve bireysel olanıdır. Gücünü, insanın en derin duygularından ve dilsel yaratıcılığından alır.

 

Nevzat Oğuz’un #SUR şiirleri adı altında yayımlanan ilk kitabı Niçin Yayınlarından çıktı. #YIKIM ŞİİRLERİ sadece bir edebi eser olmanın ötesinde, bir yaşam mücadelesinin, bir varoluş serüveninin ve bir toplumsal bilincin ifadesi olarak edebiyatta yerini alıyor. Bu kitap, bir şairin kelimelerle ördüğü dünyada, okuyucunun duygularını sarmalayan bir yolculuğa davet ediyor bizi. Şiir, her daim bireyin içsel dünyasıyla dışsal gerçeklik arasında bir köprü kurar. Nevzat Oğuz’un şiirlerinde ise bu köprü, işçi sınıfının sesiyle yankılanıyor; hayatın zorluklarını, mücadelelerini ve umutlarını bir araya getiriyor.

Gürel Sürücü: Sizce bir sanatçı nasıl olmalıdır? Bazı şairler kendilerini şiirleriyle anlatır, siz Nevzat OĞUZ’u kendi cümlelerinizle anlatabilir misiniz?

Nevzat Oğuz: Sanatçı, toplumsal ve bireysel anlamda sorumluluğunu taşıyan, insanlık durumunun derinliklerine inebilen bir figürdür. Sanatçı, hem içsel dünyasında hem de dış dünyada var olan çatışmaların, travmaların ve umutların dili olmalıdır. Benim şiirimde de bu anlayışla, hem bireysel hem de toplumsal bir sorgulama bulunmaktadır. Kendimi, sadece bireysel acıları, varoluşsal soruları ve insanın etrafındaki haksızlıkları dile getiren bir şair olarak tanımlarım. Şiirimin yıkım ve yeniden doğuş temaları etrafında dönen, toplumsal adalet ve özgürlük mücadelesi veren bir şairin içsel gerilimlerini yansıttığını söyleyebilirim. Şiirlerim, bana ve topluma dair bir şeyler söylerken, aynı zamanda toplumun tüm katmanlarına seslenir.

G.S: Şiirin ilk dizesini yazdıran ışık nereden, nasıl, ne zaman parlar? Herkesin yazmak için beklediği ilhamın bir şairde etkili olduğuna inanıyor musunuz?

N.O: Şiirin ilk dizesi, genellikle bir duygu patlaması, toplumsal bir kesit ya da kişisel bir kırılma noktasından doğar. O ışık, bazen insanın içindeki karanlık bir köşeden, bazen de dış dünyadaki bir çığlıktan gelir. İlham, doğal bir şeydir, ama bazen sadece düşünsel bir çaba ve gözlemler yoluyla şekillenir. Şairin içinde birikmiş olan her şey bir araya gelip bir anın içinde biçim alır. Evet, ilham her zaman etkilidir, fakat yalnızca ilhamla yetinmektense onu düşünsel bir süreçle şekillendirmek gerektiğini düşünüyorum. İlhamın peşinden sürüklenmek yerine, o anın duygusunu anlamak ve onu kelimelere dökebilmek çok önemlidir.

G.S: Sizce yazı türleri arasında şiirin yeri neresidir? Gücünü nereden alır? Mesela bir savaşı durdurabilir mi? İnsanın insanla, doğayla ve sanatla ilişkilerinde şiirin etkisine inanıyor musunuz?

N.O: Şiir, yazı türlerinin en yoğun, derin ve bireysel olanıdır. Gücünü, insanın en derin duygularından ve dilsel yaratıcılığından alır. Şiir, bir savaş durduramaz belki, ama bir insanın içsel savaşlarını, dünyaya dair derin çatışmalarını dile getirerek, insanların farkındalığını artırabilir. Şiir, insanı hem doğayla hem de sanatla barıştıran bir dil oluşturabilir. İnsan, şiirle bazen kendi ruhunu keşfeder, bazen de dünyaya ait bir anlam arayışına girer. Şiirin etkisi, bence, insanı dönüştürme gücünde yatar.

G.S: Okurlarınızdan şiirlerinizle ilgili bir beklentiniz var mı? Siz kendi okurunuz olsaydınız en çok hangi dizelerin altını çizerdiniz?

N.O: Okurlardan en büyük beklentim, şiirimi anlamaları ve içsel bir bağ kurmalarıdır. Okurlarımın, şiirimin anlam derinliklerine inebilmelerini ve metni sadece bir anlatım aracı olarak değil, bir deneyim olarak kabul etmelerini isterim. Kendim okur olsaydım, en çok toplumsal eleştiriler ve bireysel hesaplaşmalar içeren dizelerin altını çizerdim. Çünkü her bir dize, bir tür çağrı ya da itirazdır, okuyucuya kendi yaşamını sorgulama fırsatı sunar.

G.S: Günümüzde yazılan ya da rağbet gören bir şiir anlayışı var mı? Varsa nerede duruyor? İç mekanizması ne üzerine kurulu?

N.O: Günümüzde şiir, daha çok minimalist ve özgün bir dil ile kendini ifade ediyor. Postmodern etkilerle dilin oynanması ve anlamın belirsizleştirilmesi gibi unsurlar ön plana çıkıyor. Ancak şiir hâlâ bir bireysel duygu ve toplumsal gerçeklik arasında denge kurarak insanın içindeki fırtınaları ifade etmeye çalışıyor. Bu şiir anlayışı, dilin ve biçimin sınırlarını zorlayan, daha içsel ve özgür bir yapıyı tercih ediyor. İç mekanizma, şairin içsel dünyası ve çevresindeki sosyal yapı arasındaki ilişkiye dayalıdır.

G.S: Hem kendi şiirinizde hem de başka şiirlerde aradığınız nedir? Şiiri bir varlık olarak kabul ettiğimizde, ondan beklentiniz nedir?

N.O: Şiirin, duygu ve düşünce arasında kurulan köprü olduğunu düşünüyorum. Benim şiirimin de bu şekilde insanın içsel dünyasında bir dönüşüm yaratmasını beklerim. Başka şiirlerde ise aradığım, o şiirin derinliğini, samimiyetini ve toplumsal bir yankı uyandırıp uyandırmadığını görmek olur. Şiir, bir varlık olarak bana içsel bir sorgulamaya, toplumsal ve bireysel kırılma/kopuşma süreçlerini estetik açıdan göstermeye yol açmalı. Şiir, bana bir fikir açılımı, bir felsefi düşünce ya da sadece bir insanlık durumu sunmalıdır.

G.S: Şiir şairden bağımsız düşünülebilir mi? Hangi şairleri kendinize yakın buluyor, en çok hangi şairler sizi etkiliyor ve başucu kitabım dediğiniz kitap ya da kitaplardan söz eder misiniz?

N.O: Şiir, şairin dünyasından bağımsız düşünülemez; çünkü şiir, şairin düşünsel, duygusal ve toplumsal durumunun bir yansımasıdır. Kendime yakın bulduğum şairler arasında, Paul Celan, Attila József, Sergey Yesenin, Mayakovski, Osip Mandelstam, Yannis Ritsos, Mirolad Pavić, Enver Gökçe, Aziz Kemal Hızıroğlu gibi şair ve yazarlar yer alıyor. Onların şiirlerindeki bireysel ve toplumsal kırılmalar, dilsel derinlik ve metafor kullanımları beni etkiliyor. Başucu kitabım ise Paul Celan’ın “Gölgeler” adlı eseri ve Attila József’in şiirleridir. Onlar, insanın ruhsal ve toplumsal arayışında derin bir rehberlik sunar.